Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sözcükler

Jean-Paul Sartre

Sözcükler Sözleri ve Alıntıları

Sözcükler sözleri ve alıntılarını, Sözcükler kitap alıntılarını, Sözcükler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
¶¶ Her insanın doğal bir yeri vardır; ne gurur ne de değer belirler bunun yüksekliğini: çocukluk çağı karar verir buna. Benimki, damları gören bir altıncı kattır Paris'te. ¶¶
Sayfa 42 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Düzmece bir çocuktum ben, elimde düzmece bir salata tabağı vardı; edimlerimin davranış biçimini aldığını hissediyordum. Oynadığım oyun dünyayı ve insanları saklıyordu gözümden: roller ve yardımcı gereçler görüyordum yalnızca; soytarılıkta büyüklerin girişimlerine hizmet ediyordum, nasıl olur da onların bana karşı duydukları kaygıları ciddiye alırdım? ¶¶
Sayfa 60 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
Reklam
¶¶ Doğru (Hakikat) ile Masal aynı şeydir, tutkuyu duyabilmek için tutkuyu oynamak gerekir, insan bir tören yaratığıdır. Kendi kendimize oyun oynamak üzere yaratıldığımıza inandırmışlardı beni; oyunu kabulleniyordum ama bu oyunun en önemli kişisi olmak istiyordum: oysa beni yıkıp bitiren yıldırım gibi gelip geçici anlarda farkına varıyordum ki, konuşması bol, sahnede bulunma süresi uzun, ama bana ilişkin sahneleri az olan "düzmece bir güzel rol"üm vardı: tek sözcükle, büyüklerin konuşmalarına karşılık veriyordum ben. ¶¶
Sayfa 61 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Vitraylar, payanda kemerleri, yontulmuş kapılar, dinsel karo parçaları, ağaç ya da taşa oyulmuş Çarmıha Geriliş'ler, dizeyle yazılmış Düşüncelere Dalışlar, ya da şiirsel Uyumlar: bütün bu klasik bilgiler doğruca Tanrısal Olan'a götürüyordu bizi. Doğal güzellikleri de buna eklemek gerekirdi. Tanrının yapıtlarıyla büyük insansal yapıtları aynı ruh biçimlendiriyordu; aynı gökkuşağı parlıyordu çağlayanların köpüğünde, aynı gökkuşağı oynaşıyordu Flaubert'in satırları arasında, Rembrandt'ın ışık - gölgelerinde: Ruh idi bu. Ruh Tanrı'ya insanlardan söz ediyor, insanlara Tanrı'nın tanıklığını yapıyordu. Büyükbabam, Güzellik'te, Doğru'nun elle tutulur varlığını ve en soylu yücelişlerin kaynağını görüyordu. Kimi olağandışı durumlarda -dağda bir fırtına koptuğu, Victor Hugo esinlendiği zaman- Doğru'nun, Güzel'in, İyi'nin birbirine karıştığı en Yüce Nokta'ya erişilebilirdi. ¶¶
Sayfa 41 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Dinimi bulmuştum: hiçbir şey kitaptan daha önemli gözükmedi bana. Kitaplığı bir tapınak gibi görüyordum. Papaz torunu olan ben, dünyanın damında altıncı katta, Temel Ağaç'ın en yüksek dalına tünemiş, orada yaşıyordum. ¶¶
Sayfa 42 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Bir başka doğru daha vardı. Luxembourg Bahçesi'nin setlerinde çocuklar oynardı, onlara yaklaşırdım, beni görmeden sürtünerek geçerlerdi yanımdan, yoksul yoksul bakardım onlara: ne kadar güçlü ve hızlıydılar! Ne kadar güzeldiler! Bu kanlı canlı kahramanlar karşısında, olağanüstü zekâmı, evrensel bilgimi, atletik yapımı, savaşçı ustalığımı yitiriyordum; bir ağaca yaslanıp bekliyordum. Çete başkanının sert bir sözüyle: "Haydi, Pardayan sen tutsak olacaksın" demesiyle ayrıcalıklarımdan vazgeçebilirdim. Sessiz bir rol bile beni zevke boğabilirdi; sedyeye yatırılmış bir yaralı, bir ölü olmayı seve seve kabullenebilirdim. Bu fırsatı vermediler bana: gerçek yargılarıma, yani çağdaşlarıma, benzerlerime rastlamıştım ve onların kayıtsızlığı beni mahkûm ediyordu. ¶¶
Sayfa 96 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
Reklam
¶¶ Durumum nedeniyle Eflâtuncu olan ben, bilgiden kalkıp bilginin nesnesine gidiyordum; fikirde, nesneden daha büyük bir gerçeklik buluyordum, çünkü ilkin o veriyordu kendini bana, hem de bir nesne gibi veriyordu. Kitaplarda rastladım ben evrene: özümlenmiş, sınıflandırılmış, etiketlenmiş, düşünülmüş ama gene de korku verici; ve kitaplardan edindiğim deneyimlerin düzensizliğini gerçek olayların rastlantılı akışı ile karıştırdım. Kendimi kurtarmak için otuz yıl harcadığım idealizm buradan geliyor işte. ¶¶
Sayfa 36 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ İlk yıllarımın yavan mutluluğu kimi zaman ölümcül bir tat kazandıysa, bunda şaşacak birşey yoktu: özgürlüğümü tam zamanında yapılmış bir göçe, önemimi ise özlemle beklenen bir ölüme borçluyum. Ne olacaktı ki: bütün kâhin kadınlar ölülerdendir, herkes bilir bunu; bütün çocuklar ölümün aynasıdır. ¶¶
Sayfa 20 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Benimse unutmam bile gereksizdi: bu dünyadan sıvışarak, Jean-Baptiste kendini tanımak zevkinden yoksun bırakmıştı beni. Bugün bile, onun üzerine bildiklerimin azlığına şaşarım. Oysa, sevdi o, yaşamak istedi, ölümünü gördü; bunlar bütün bir insan yaratmaya yeter. Ama ailemde, hiç kimse, beni bu insanla ilgilendirmeyi başaramadı. ¶¶
Sayfa 13 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Geriye evin saygıdeğer ihtiyarı kalıyor: Allah Baba'ya o denli benziyor ki, çoğu kez, herkes onu öyle görüyordu. Bir gün, bir kiliseye âyin eşyalarının durduğu yerden girdi; papaz inançları pek sağlam olmayanları kutsal yıldırımlarla korkutmaktaydı: "Tanrı buradadır! Görüyor sizleri!" Birden, inançlı kişiler, dua kürsüsünün altında kendilerine bakan sakallı kocaman bir ihtiyar gördüler; hepsi bir yana kaçıştı. ¶¶
Sayfa 14 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
Reklam
¶¶ ..., duyduklarımla tanıyorum onu, ve ona ilişkin bildiklerim hiçbir zaman bana bağlanmıyor: sevdi mi, kucağına aldı mı beni, bütün böceklerin yiyip bitirdiği açık renkli gözlerini oğluna çevirdi mi, hiç kimsede anısı yok şimdi bunların: yitip gitmiş aşk acıları bunlar. Bir gölge, bir bakış bile değil bu baba: o ve ben, bir süre aynı toprağa bastık, hepsi bu. ¶¶
Sayfa 13 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Ölmek bir şey değil: zamanında ölmek gerekir. Daha geç olsaydı, kendimi suçlu hissederdim; bilinçli bir öksüz, kendini haksız bulur: onu görünce hoşnutsuzluğa kapılan ana-babası, gökteki dairelerine çekilmişlerdi sanki. Bense, kıvançlıydım: hüzünlü durumum saygı uyandırıyor, önem kazandırıyordu bana; yasımı, erdemlerim arasında saklıyordum. Babam, kendi zararına ölmek inceliğini göstermişti: ¶¶
Sayfa 12 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
¶¶ Babam kendi zararına ölmek inceliğini göstermişti: büyükannem onun ödevlerinden kaçtığını söyler dururdu; pek haklı olarak Schweitzer'lerin uzun ömürlülüğünden gurur duyan büyükbabam, insanın otuz yaşında bu dünyadan çekip gitmesini kabullenemiyordu; bu kuşkulu ölümün ışığında, damadının gerçekten yaşayıp yaşamadığından kuşkulanmaya başladı ve sonunda, unuttu onu. ¶¶
Sayfa 13 - Öz yaşam öyküsü, Ada Yayınları, Çeviren : Alp Tümertekin, 1983Kitabı okudu
Gerçeğim, kişiliğim ve adım büyüklerin elindeydi; kendimi onların gözüyle görmeyi öğrenmiştim; bir çocuktum ben, yani pişmanlıklarıyla yarattıkları şu canavardım ben.
Bir varlığın ne kıpırdamazlığı, ne derinliği, ne de anlamına girilmezliği vardı bende. Hiçtim ben: silinmez bir saydamlık.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.