Onuncu Söz

Sözler'den Dersler - 2

Alaaddin Başar

Sözler'den Dersler - 2 Posts

You can find Sözler'den Dersler - 2 books, Sözler'den Dersler - 2 quotes and quotes, Sözler'den Dersler - 2 authors, Sözler'den Dersler - 2 reviews and reviews on 1000Kitap.
“… İşte hiç yalan söylemeyen fıtrat ve fıtrattaki şu kat'î ve şedid ve sarsılmaz meyl-i saadet-i ebediye, saadet-i ebediyenin tahakkukuna dair vicdana bir hads-i kat'î veriyor.” - Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat
Sayfa 251 - Zafer Yayınları
Bütün insanların ruhlarında “ebedî yaşama” arzusu vardır. Müminler, bu arzunun ahiret hayatı için verildiğini bilir ve o âlem için hazırlık yaparlar. İbadet eder, ilim tahsil eder, tefekkür eder, sadaka verirler. O âlemdeki ebedî saadetlerine zarar verecek her türlü haramdan ve günahtan da hassasiyetle sakınır ve kaçınırlar. İnanmayan insanlarda da bu arzu vardır, ancak onlar bu arzularının tatmini için hastalanmamaya özen gösterir, sıkça muayene olur, spor yapar ve vücutlarına zarar verecek şeylerden sakınırlar. Onlarda beka arzusu, dünyadaki varlıklarının azami derecede sıhhatli ve rahat geçmesine özen gösterme şeklinde kendini gösterir.
Sayfa 250 - Zafer Yayınları
Reklam
İnanmayan bir bilim adamı, aklını kullanarak Allah'ın bu âlemdeki birçok hârika sanatlarını sergilemekle, yer altındaki madenlerden ışınlar âlemine kadar nice varlıklardaki hikmetleri ortaya koymakla, hücrelerden, atomlara ve genlere kadar çok ince sanatları insan idrakine sunmakla ve böylece insanları hayrete, takdire ve şükre sevk etmekle önemli bir hizmet yapmış oluyor. Onun bu hizmetleri karşılıksız kalmayacak ve bu dünyada hizmetlerinin karşılığını görecektir. Ancak, îman etmediği takdirde, bu hizmetler onun cennete girmesine yetmeyecektir. Zîrâ cennete girmenin şartı fen ve sanat değil, îman ve sâlih ameldir.
Sayfa 240 - Zafer
Acaba, onüç asırda fasılasız olarak hadsiz ruhlara, akıllara, kalblere, nefislere hak ve hakikat dairesinde hükmeden, terbiye eden, idare eden bu mânevî Sultan-ı Zîşan'ın bir tek işâreti böyle bir hakikatı isbat etmeye kâfi iken, binler tasrihat ile bu hakikat-ı Haşriye'yi gösterip isbat ettikten sonra, o hakikatı tanımayan tanımayan bir echel ahmak için Cehennem azabı lâzım gelmez mi ve ayn-ı adâlet olmaz mı?
Sayfa 229 - Zafer
Bu dönem, kendisinin(Bediüzzaman Said Nursî) hikmetli tespitleriyle; "taklidin kırıldığı," "teslimin bozulduğu," "herkesin dünyaya daldığı," "dünyanın fâni ve cüz-î menfaatleri için hayat-ı ebedîyenin severek tehlikeye atıldığı," "herkesin derd-i maîşetle sarhoş olduğu," "küfür ve dalâletin şahs-ı manevî hâlinde imâna ve ahlâka hücum ettiği..." "zihinlerin bulandırıldığı, kalplere şüphelerin atıldığı" dehşetli bir dönemdir.
Sayfa 213 - Zafer
Bir kişinin haşir ve kader konularında tam tatmin olması için öncelikle kalbinin Allah'a îman ile nurlanması, aklının tatmin olması gerekir. Şüphe ve tereddütler içinde bocalayan birine haşirle ilgili ne kadar delil getirseniz, onu ancak ilzam edebilirsiniz, ikna edemezsiniz. Bundan dolayıdır ki Üstadımız, en fazla Allah’a îman rüknü üzerinde durmuştur. Kendisine intikal eden bir münakaşa dolayısıyla kaleme aldığı şu tespitleri bu noktada fevkalade önemlidir: “Eczacı efendinin o Sözler’i mütalaa etmesini havale ettiğimin sırrı şudur ki: O çeşit mes’elelerdeki şüpheler; erkân-ı îmâniyenin za'fından ileri geliyor. O Sözler ise, erkân-ı imâniyeyi tamamıyla isbat ederler. ” (Mektûbat)
Sayfa 214
Reklam
25 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.