Sözlü ve Yazılı Kültür

Walter J. Ong
Sözlü Kültürün Psikodinamiği
Kelimeleri işaret olarak görmemiz, tüm duyguları hatta tüm insan yaşantısını görsel benzerlerine indirgeme eğilimimizden kaynaklanır; sözlü gelenekte belki gizli olan bu eğilim, yazı ve matbaayla pekişmiş ve elektronik kültürde doruğa ulaşmıştır. Ses, zaman içinde ilerleyen bir olaydır ve zaman durmadan, parçalanmadan akıp gitmektedir. Takvim veya saat yüzeyinde zamanı birimlere bölüp yan yana dizince zamana mekân sağladığımızı ve hakim olduğumuzu sanırız. Gerçek zaman bölünmez, aralıksızdır; dün, yelkovan gece yarısını geçtiği için "bugün" olmadı.
“Steiner’in de belirttiği gibi, kitapla baş başa kalınabilmesi için, bir evin, sessiz sakin bir köşesi bulunacak kadar geniş olması gerekir. (Kalabalık ve yoksul ailelerin barındığı evlerde, sessiz ve sakin bir köşe bulamadıkları için pek çok öğrencinin derslerinde başarı sağlayamadığını öğretmenler bugün çok iyi fark etmektedirler.)
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
“Keder gülmekten iyidir çünkü yüz mahzunlaşınca yürek bilgeleşir.”
Sayfa 50 - (Tevrat, Vaiz, 7: 3)Kitabı okuyor
Bir tür kelime olan isim, sözlü kültürde adlandırılan nesneye güç katar. Tevrat'ın Yaradılış bölümünde (2: 20) Adem'in hay­vanlara teker teker ad vermesi, tuhaf ve eski sanılan bu inancın yabana atılamayacağını kanıtlar. Aslında böyle bir inanç, yazı ve matbaanın parsellediği akla göründüğü kadar tuhaf değildir. Her şeyden önce isim, insana isimlendirdiği nesne üzerinde bir sahip­lik duygusu verir; engin bir isim hazinesi edinmeden kimse kim­ya okuyamaz veya kimya mühendisi olmaya kalkamaz. Bu gerçek, diğer tüm zihinsel bilgiler için geçerlidir.
Sesi durdurup sese hakim olmak mümkün değildir. Film pro­jektörünü durdurup istediğim görüntüyü ekranda dondurabilirim. Oysa sesin akışını durdurursam, sessizlikten başka bir şey kal­maz. Bütün duyular zaman içinde yer alsa da durdurulmaya, sa­bitleştirilmeye işitme kadar meydan okuyan ikinci bir duyu yok­tur. Görme duyusu hareketi olduğu kadar hareketsizliği de kayde­der. Hatta hareketsizliği daha iyi kaydeder, çünkü bir görüntüyü yakından incelemek için yavaşlamış olmasını yeğleriz. Bir hare­ketin aşamalarını görüp anlamak için, onu bir dizi dural fotoğrafa böleriz. Ses kaydınınsa dural çekimi yoktur.
Reklam
Bilgi, artık belleği güçlendiren sözlü kalıp depolarından çıkıp yazılı metinlerde korunduğu için zihne çok daha özgün ve soyut düşün­me yolları açılmıştı. Havelock'un belirttiği gibi Platon'un şairleri devletine sokmamasının başlıca nedeni, (belki bunun tam da far­kında değildi), yazıyla biçimlenen düşünsel dünyasında gelenek­sel şairlerin pek sevdiği kalıpların miyadını doldurmuş, hatta bu dünyaya ters düşmeye başlamış olmasıdır.
Sözlü kültürlerde kazanılan, öğrenilen bilginin unutulup kaybol­maması için sürekli tekrar gerekiyordu; kalıplaşmış düşünme bi­çimleri, hem bilgelik hem de etkili bir kamu yönetimi için elzem­di.
Sözlü kalıplan kitaplarda derlemeyi kendisine meslek edinmiş olan Halil Cibran'ın atasözümsü deyişleri bugün okuryazar Amerikalıların gözünde bir yenilik taşısa da, Lübnanlı bir arkadaşımın ifadesine göre Beyrutlular tarafından basmakalıp sayılır.
Jaynes, il­kel bilinç aşamasında beynimizin çoğu kez "çifte bölümlü" işle­diğini belirtir; denetlenemeyen ve tanrılara yorulan "sesler" üre­ten sağ yanküre ve bu sesleri konuşmaya çeviren sol yarıküre.
Reklam
Dil yapıdır ve dilin yapısı, zihindışı evrenin yapısı değildir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Kapak sayfası bir etikettir. Kitabı bir nesne ya da şekle dönüştürür.
Sayfa 149Kitabı okudu
Resim