Kitabı bir Zweig kitabı diye almıştım. Çünkü kapağı böyle bir algı oluşturuyor. Meğer bir biyografiymiş. Böyle olduğu kapakta yazıyor ama o kadar küçük puntoyla yazmışlar ki anlaşılmıyor.
Bu durum bir ön yargı oluşturdu bende. Yirmisekiz baskı yaptığını görünce bir şans vereyim dedim. İyi ki de öyle yapmışım. Kolay okunan akıcı bir üslup ve kısa cümlelerden oluşan berrak bir anlatım, sevdiğim bir yazarın hayat hikayesi.
Bu biyografiyi okurken çok ilgimi çeken iki şey oldu. Birincisi Zweig’in yazma tutkusu ve bunu besleyecek, geliştirecek yaşanmışlıklara yönelmesi, diğeri savaş karşıtlığı ve bunu her şartta sürdürmeyi başarması. Yani bir insanın tutku ve idealleri için yaptıkları. Bu yaptıklarının O’nu Stefan Zweig’e dönüştürmesi.
Bence bu kitabı sırf O’nun yazma yöntem ve tekniğini anlatan bölümü için bile okumaya değer. Böylece neden çok okunduğunu da anlamış oluruz.
Son söz olarak sürükleyici, kolay ve zevkle okunan bir kitap. Hele de Zweig’i seven biriyseniz çok keyifli. Çünkü O’nun yetiştiği ortam ve etkileyici yazma serüveni hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.