Yine sürükleyici bir Buket Uzuner klasiği. Yazara ait tabiat dörtlemesinin ilk kitabı olan "Su", doğumundan itibaren çevresi tarafından "Uyumsuz" görülen gazeteci Defne Kaman'ın, mistik bir hikaye gibi görünen kaybıyla başlıyor, romanın sonundaysa kendinizi kanayan yara olmaya devam eden toplumsal bir durumun içinde buluyorsunuz.
Bu kaybı araştırırken, bir yandan kayıp gazetecinin bulunmasını bir yandan da hayatla bağını koparmış kahramanların hayatla yeni bir bağ kurmasını izliyor gibiyiz: Kendini ve hayatı sorgulayan ve belki de daha cesur olmayı öğrenen Komiser Ümit Kaman, onun kavuşamadığı sevdiği Tasvir ve hikâyenin sonuna kadar gizemini koruyan hikayesiyle Sahaf Semahat için Defne Kaman'ın başına gelenler yeni bir hayata başlayabilmenin cesaretini temsil ediyor. Bu kayıpla kendi kayıplarını da bulmaya ve onlarla yüzleşmeye başlıyorlar sanki.
Kitapta, Türklerin kadim geleneklerinden, şamanlıktan, Kutadgu Bilig, Manas Destanı gibi kadim kitaplardan sıkça bahsediliyor. Bu anlamda bizi tarihimize de yaklaştırıyor, özellikle seçilen isimler sık sık (Umay Nine, Korkut Ata, Bay Ülgen, Ümit, Kaman...), destanlarımızı, efsanelerimizi işaret ediyor.
Ayrıca çevre katliamı, hayvan hakları, kadın cinayetleri, töre, farklılıkların yok sayılması, toplumsal hoşgörüsüzlük gibi sosyal meseleler de gözler önüne seriliyor.
Hem merak ve gizem duygusunun hat safhada olduğu hem de toplumsal anlamda bakış açımızı değiştirebilecek güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum.