Bu gece başınızı yastığa koyup gözlerinizi kapadığımzda, kehkeşanı düşünün, Samanyolu’nu yani galaksimizi...
200 milyar yıldızıyla, uzayın engin siyahlığı içinde dönüp duran bu yedi kollu avizenin kollarından birinde, hem de en güvenli yerde parıldayan Güneş’in etrafında dönen minik mavi gezegenin üzerinde olduğunuzu bir an için hatırlayıverin. Ve bu gece yatmadan önce ettiğimiz dualara şunu da ilave edelim:
“Bizi Kehkeşan'ın kolları arasında, ayları, günleri, seneleri, dört güzel mevsimi, geceleri ve gündüzleri sağ salim yaşatan, yediren içiren, gördüren, işittiren ve mışıl mışıl uyutan Rabbimize hamd olsun... ”
1938 yılında Orson Welles adındaki Amerikalı bir sivri zeka, Dünyalar Savaşı’nı radyo tiyatrosuna uyarladı.
Fakat program, dinleyicilere-şaka olsun diye-bunun bir radyo oyunu olduğu ayrıntısı söylenmeden başlatılınca, tüm Amerika birbirine girdi.
Radyolarının başında, “Dikkat dikkat! Üç bacaklı Marslılar geldi. Işın tabancaları ile beyninizi jöle gibi eritip, burnunuzdan çekip çıkaracaklar, benden söyiemesi!” anonsunu duyan Amerikalılar, korkudan ortalığı birbirine kattılar.
Artık, “Marslılar tarafından öldürüleceğime kendi canıma kıyarım” diyerek intihar edenler mi ararsınız, “Günah çıkartacağım, günah!” diye kiliselere doluşan cemaat yüzünden telef olan rahipler mi ararsınız, pencereden atlayan mı, yoksa kalp krizinden öteki dünyayı boylayan mı...
Sonunda işin aslı ortaya çıktı ama insanların kalbine üç bacaklı Marslı korkusu girdi bir kere; kolay kolay da çıkmadı..!
Kararın verilmesinden sora, salondan çıkmasına izin verilen Galileo, geriye dönüp baktı ve sadece çok yakındakilerin duyabileceği bir ses ile, "Epur si muove! dedi.
Bu "Fakat, dönüyor işte" demekti...