İki arada bir derede...
Arafta...
Oysa içimde devcileyin ırmaklar çağıldıyordu.
Gün ışıklarını hain bir sevgili gibi çekiverince yeryüzünden, yüreğimin sol köşesindeki cevher ağrıyordu, biteviye ağlıyordu.
Gün aldatıyordu ama karanlık rahat koymuyordu adamı.
Dertler bulut bulut üzerime yağıyordu.
Bir başıma; zaman ve mekanın, yeryüzünü kalktığı parselleyen tüm kirli sınırların ortadan dehlizlere savruluyordum.
Her köşe başında tanıdık tanımadık yüzler simalar...
Öncüler, arkadakiler, ortadakiler, kıyıdakiler, kenardakiler...
Kah umut doluyordum, kâh ürküyordum.
En çok da içine evrilenlere benzemekten korkuyordum.
İnsan olanı duyarsız kalamayacağı karelere suruyordu asude yolculuk arıyordum...