Raskolnikov'un kitap boyu yaşadıkları, hisleri, çırpınışları beni öylesine yordu ki ancak kitaptaki şu cümleler bu bezmişliği anlatabilir:
"Dışarı çıktı. Sallanıyordu. Ayakta olup olmadığının bile farkında değildi; başı dönüyordu. Sağ eliyle duvara dayanarak merdivenlerden inmeye başladı. Elinde dosya, yukarı çıkmakta olan bir kapıcının kendisini ittiğini; aşağı katta bir köpeğin ağlar gibi havladığını, kadının birinin bağırarak köpeğe bir oklava fırlattığını belli belirsiz fark etti. Aşağı indi. Avluda, kapıya yakın bir yerde Sonya duruyordu; ölü gibiydi, yüzü bembeyaz, yabanıl bakışlarla onu süzüyordu. Raskolnikov gidip tam onun önünde durdu. Kızın yüzünde, hastalıklı, umutsuz, acılı bir şeyler belirdi. Ellerini çırptı. Raskolnikov’un dudakları şaşkın, umutsuz bir gülümsemeyle kıvrıldı. Bir an öylece durdu, gülümsedi, sonra dönüp yeniden büroya çıkan merdivenleri tırmanmaya başladı."