Parasızlık nedeniyle üniversiteyi bırakmış olan Raskolnikov; sefalet, bezginlik ve sıkılmışlığın doruklarına çıkıyor. Tüm bunlar parlak gencin ruh sağlığını kötü etkiliyor, kötü istekler duymasına neden oluyor. Ruh sağlığının ardından beden sağlığını da yitiren Raskolnikov bu bunalımlar arasında duyduğu kötü isteği gerçekleştirmeye koyuluyor. Kahramanımız bu noktadan sonra tıpkı bir yaprak gibi savrulup duruyor, ruh ve beden sağlığını daha da kaybediyor.
Romanımız oldukça karanlık konusuna rağmen, anlatımda dönemin kasvetinden ileriye gitmiyor. Aşk, ayrılık, özlem, kavuşma, utanma, umarsızlık, acıma, çöküş... gibi birçok duygudan yararlanıp en çok da kaçınılmaz kaderi anlatıyor.
Dönem Rusyasını, en çok başkent Petersburg'u, çok iyi işleyen yazar; Rusyanın bu dönüşüme gebe yapısını bizlere kâh büyük caddelerde kâh arka mahalledeki sokaklarda gezdirerek anlatıyor. Kahramanımız ise bu, arada kalmışlıkları ve zorlukları benliğinin en derin noktalarında yaşıyor.
Bu kitap bana yıllar önce okumayı sevdiren ve okumaya alıştıran kitaptır. 10 yıl sonra, hem de Raskolnikovla aynı yaşta, yeniden okumak yine büyük keyif verdi. Bu klasiği okumamak büyük kayıp olduğu gibi iyi okurlar için kaçınılmaz limandır. İyi okumalar...