Hangi yüzyılda yazılmış olursa olsun, olması gerekenler ile olanlar birbirini tutmaz. Olması gerekenlerin resmi ya da gayrıresmi yayınlanması, duyurulması, uygulamaya konması göstermelik olmaktan öteye geçmez. Devletlerde ise bu tamamen uyduruk bir düzenlemedir. Hakkını yemeyelim şimdi kimsenin, kurumun, ulusun. Suçlar ve Cezalar ile ilgili düzenlemeler baştan aşağı keyfi değildir tabii ama bu kurallar / anayasa kuralları zamanın gündemi belirleyen olaylarına, hükumetlerin tercihlerine, suçlar ve verilecek cezaların belirlendiği kişilerin statülerine ve varlık durumuna göre değişir. Anayasalarla belirlenen cumhuriyetler işte bunlarla devam ettirirler hukuk sistemlerini. Yargıçlar, suçla mücadele edenler yasayla belirlenen cezalara göre, suçlu oldukları iddia edilenler prim ve puan üzerine belirlenmiyor da değil.
Bu kitap kimin için yazıldı acaba? Kitapta hukukçuların dikkat etmesi üzerine bir açıklama var ama anlatılanlar yasalarla yönetilen ülkeleri kapsıyor. Yine de kimin için yazıldığı bilinmez. Çünkü bu anlatılanlar tıpkı bir ütopya romanı gibidir. Bu kurallar ve yatırımların uygulanacağı ülke nerededir acaba?
Yazıldığı yüzyılda dahi yazar korktuğu için anlattıklarının başka yönlere çekilmemesi gerektiğini açıklıyor. Biliyor ki hakim güçlerin uygulamaları bunların az da olsa çok da olsa dışında.
Kitabın kalitesine diyecek yok tabii. Diyecekler, denecekler uygulayıcılar için.