Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Suçlular ve Güçlüler

Uğur Mumcu

undefined Suçlular ve Güçlüler Sözleri ve Alıntıları

undefined Suçlular ve Güçlüler sözleri ve alıntılarını, undefined Suçlular ve Güçlüler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Askerinle bin yaşa Mustafa Kemal Paşa!
Sultanın sırmalı Paşaları İstanbul'da bekler dururlarmış. Bazıları da rütbe alırmış ihanetleri için. Padişahın sırmaları yetmemiş, bir de yabancıların şirketlerine ortak olmuş bu satılık paşalar. İngilizler tünel mi açacaklar, aracı olmuşlar. İngilizler madenleri mi istiyorlar, hemen gidip Padişahtan izin çıkarmışlar. İhanetleri ve korkuları büyümüş de hanlarına konaklarına sığmamış. Kemal Paşa gidiyormuş düşman üstüne. Gece yok gündüz yok. Elindeki silâhı da yetmezmiş Kemal Paşa'nın. Bırakır mı Anadolu halkı insanı tek başına. Geçmişler çekicin başına. Kamalar yapılmış, kılıçlar yapılmış. Kemal Paşa hep kendi halkının silâhlarına güvenmiş. Bir gün dememiş ki yabancıların silâhlarını alıp; bu silâhlara hükmeden paşalar olalım. Halkına güvenmiş, işçisine köylüsüne güvenmiş. Kemal Paşa girmiş bir eylül günü İzmir'e. Yerle bir olmuşlar İstanbul Paşaları. Sonra tarih yazmış; Vahdettin haindir... Damat Ferit satılıktır... Paşalar uşaktır... Ve halk unutur mu Kemal Paşa'sını, söylemiş tabii türküsünü- Askerinle bin yaşa Mustafa Kemal Paşa, salla bayrağı düşman üstüne, soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne.
Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa, her yeni haksızlık bir «kader» gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk, ne de haksızlık «kader» değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır.
Reklam
Babalarınızın, amcalarınızın, dayılarınızın katlandıkları acılar, sizlere özgür bir ülke bırakabilmek içindi. Güzel günler yaşayacaksınız çocuklar...
Bugünkü düzen, bütün suçların ana kaynağıdır.
Dünden bugüne!
Atatürk'ün halkçılık anlayışını kanıtlayan ilk girişimi 1925'de «Aşar» Vergisinin kaldırılmasıydı. Henüz 1921 yıllarında Ereğli'de çalışan işçilerin sosyal güvenliklerini sağlayan bir yasa kabul edilmiştir. 1936 yılında ise, İş Kanunu yürürlüğe kondu. Mültezimlerin, tütün reisliğinin kaldırılması, ormanların devletleştirilmesi, köylerin birleştirilmesi yolunda çalışmalar yapılması, ziraî kombinaların kurulması, toprak reformu ve Köy Enstitüleri birbirlerini tamamlayan halkçılık hareketlerinin halkalarıdır. Bu arada Ziraat Bankası’ nın güçlendirilerek, üreticiye kredi sağlama hizmetlerinin devletçi bir düzene bağlanması da bu halkçılık anlayışının uygulamasıdır. Bu devrimci hareketlerin hiçbiri, tabandan gelen isteklerle yapılmış ve başarılmış değildir!
Kurtuluş Savaşı'nda Türk halkının kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklar, şimdi aydınlarının alın terini bekliyor. Biz ise bu görevden kaçıyoruz.
Reklam
Dönme dolap gibidir yaşam: Bakarsınız yüksektesiniz, bir bakmışsınız inmişsinizdir o yüksek yerlerden. Geriye sadece insanın kişiliği ve onuru kalmıştır. Bu onuru daha yükseklere sıçrayabilmek için bir «pey akçesi» olarak sürenler önünde sonunda bir insanlık yıkıntısı, bir «enkaz» olarak kalırlar belleklerde.
Esrar, İstanbul batakhanelerinde zehir, sosyete partilerinde keyiftir. Toplumun yasak bulduğu hangi yaşantı biçimi varsa hepsi sosyetenin vazgeçilmez alışkanlıklarıdır. Türk ekonomisini elinde tutan bir avuç mutlu azınlık böylesine bir masal hayatı yaşamaktadır. (...) Devletin bütün olanakları bu asalak sınıf için harcanmakta ve Türkiye'nin en güzel yerlerinde bunlar saltanat sürmektedirler. Siyasal iktidarlar değişmekte, ancak bu yaşantı daha da güçlenmektedir.
Eskiden (miş) !
Merkezî otorite ve teokratik yönetimin yarattığı dinsel dokunulmazlık, devlete yüce bir kişilik vermiş; halk kendi üretim gücüne yabancılaşan kaderci bir eğitimle yetiştirilmişti.
İlk Büyük Millet Meclisi açıldığında Mecliste yer alan meslek gruplarının dağılımı şöyleydi: (40) tüccar, (32) çiftçi, (11) gazeteci, (44) memur, (13) belediyeci, (53) subay, (14) müftü, (13) müderris, (10) şeyh, (5) aşiret reisi ve (1) işçi milletvekili. Doğaldır ki bu meslek dağılımı, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'nı yürüten meclislerin sosyal kökenlerini de göstermektedir. (...) Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'ndaki ilk başarısı, bütün yurtsever güçleri bir meclis çatısı altında toplamaktı. Ancak, savaş başarı ile sonuçlanıp, sosyal devrimlere doğru yönelince, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten eşraf, bu kez devrimlere karşı çıktı. Eşrafın, kendi egemenliğini sürdürmek istemesi de doğaldı...
Reklam
Yakup Kadri, ünlü «Sadom ve Gomore» romanında Mütareke İstanbul'unu anlatırken «Batı emperyalizmi lâğımını İstanbul'a akıtmıştı» diyordu. Bir siyasal çöküntü Osmanlı İmparatorluğu'nu silip süpürmüştü.
Türkiye Cumhuriyeti Atatürk devrimlerine dayanmaktadır. Fakat Atatürk devrimleri gereği gibi okutulmamaktadır.
İkinci Erim Hükümeti, reformlardan vazgeçtiğini uygun dille belirtiyordu. Özel kesime önem verileceği, teşvik tedbirlerinin alınacağı belirtiliyor, boraks ve petrol ana depolarının devletleştirilmesi geçiştiriliyor, yabancı sermayeye getirilen bâzı kısıtlamalar kaldırılıyordu.
Fakat ülkemizin dâvası, kötülerden en az kötüyü seçme dâvası değildir. Mazlum ülkeler arasında ilk kurtuluş savaşını veren Türkiye'miz, en geri ve uydu ülkeler safına sürüklenmenin ayıbını silebilmek için, kurtuluş yolunda, 1919 yıllarında olduğu gibi bir sıçrama yapmak zorundadır. Bu büyük kurtuluş sıçramasını yapabilecek miyiz? Uzun vâdede iyimser olmakla birlikte, yakın gelecekte bunu başarabileceğimizi sanmıyoruz.
Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler. Bu bir evrensel kuraldır.
Um:ag Yayınları
359 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.