You can find Featured Suçumuz Edebiyat books, featured Suçumuz Edebiyat quotes and quotes, featured Suçumuz Edebiyat authors, featured Suçumuz Edebiyat reviews and reviews on 1000Kitap.
Ne imiş, halk, Aziz Nesin'in tahriki sonucu
ayaklanmış!
İnsanın aklı almıyor...
Demek bir yurttaşımız, Tanrı'ya, dine
inanmadığını söylerse, yobaz her istediğini yapmakta özgür olacaktır.
Adaletin toplum saygısı buysa, artık orada toplum yok demektir, din adına vahşileştirilmiş kalabalığa toplu kıyım hakkı tanınmış demektir.
Oysa Sivas olayında tahrihçi düpedüz yobazdı.
"Aziz Nesin bu apaçık gerçeği anlatamamanın yürek yangınından öldü."
Biz 78 yaşında iken, Edebiyatçılar Derneği'nin çağrılısı olarak Ankara'da buluştuğumuz akşam, bizlere armağanlar verileceğini görünce, Aziz'in kulağına eğilmiş
- Yaşlandığınız için bize armağan verecekler, demiştim.
Aziz Nesin kızgınlığa benzer bir şaşkınlık içinde,
- Ne yaşlanması, dedi. Daha bunun 80'i var, 90'ı var. Dur bakalım!
"Yüzü var" dememişti aziz dostum.
Ama doksanı da bulamadı.
Sevgili Aziz daha doksan var, yüz var, yüzyıllar var; bu dünya Molla Kasım'lara, Hızır Paşa'lara kalmaz. Sana kalacaktır.
Kitapları toplasalar, yaksalar, hamura çevirseler, kitap okuyanları izleseler, tutuklasalar, yargılasalar, cezalandırsalar da okuyacağız, okumalıyız. Okumamanın, okuma bilmemekten başka mazereti yoktur.
Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
O da bir gün devrilir
Şahı sevmek suç mu bize
Kem bildirdin beni Han'a
Can için yalvarmam sana
Şehinşah bana darılır
Ben Musa'yım sen Firavun
İkrarsız şeytan-ı lain
Üçüncü ölmem bu hain,
PİR SULTAN ÖLÜR DİRİLİR!..
''... benim bir dil yanlışından ötürü daha ilk sayfada elimden bıraktığım romanlar olmuştur. 'Sen benim dilimi bir yana bırak da, anlattıklarımı oku' diyemez bana hiçbir romancı, diyememelidir. Ben bir romanı, neyin anlatıldığını değil, neyin nasıl anlatıldığını merak ettiğim için okurum. Sen ona aldırma, buna aldırma... e.... ortada kala kala bir konu kalıyor. Ne yapayım ben onu!''
Şiir ya da koşuk (nazım), düzyazıdan önce. Bundan da olağan bir şey olamaz, çünkü yazının bulunması, insanların konuşmalarından çok, çok sonradır elbet. İnsanlar yazı yazmaya başlamadan önce, tapınırken oynamaları sırasında, söylemek istedikleri sözleri bir biçime sokuyorlar, onu oyunla ve ezgiyle zaman ve hareket bakımından benzeştiriyorlardı. Böylece de ölçülü biçili sözler demek olan şiir ortaya çıkıyordu. Öyle ki, binlerce yıl önce, bugünkü uygarlığımızın temelini atan birtakım büyük adamlar, doğaya ilişkin düşüncelerini şiir biçiminde söylemişlerdir. Şiir, sözlü anlatımın ilk biçimiydi.
Kolay anlaşılırlığa düşkünlüğümüz, anlıksal yaşamımızın her alanını sarmış gibidir. Resim, müzik, şiir, roman dallarında en çağdaş atılımlar, toplumumuzda "anlaşılması güç" biçimindeki, kökeninde tembellik yaratan bir geri kalmışlık tepkisi ile karşılanmaktadır. Anlayış düzeyimizin biraz üstüne çıkılması, hatta kızdırıyor bizi, zorlanmak istemiyoruz, kendimizi aşmaya en ufak bir yatkınlık göstermiyoruz; dünyanın bilimde olsun, sanatta olsun, vardığı yeni aşamaları anlamak için hiç çaba harcamıyoruz. Böylece de dünyadan habersizliğimiz içinde uyuşuk ve rahat, geçip gidiyoruz.