siz anarşistler iş bitirme konusunda zayıfsınız. Elinizi soktuğunuz her işte ya enseleniyorsunuz ya da yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Bir de hep dinamit ve bomba kul- lanma gibi bir ısrarınız yok mu, çok riskli."
Hepimizin içinde, hayatta kalmak için mücadele eden bir içgüdü var. Ne var ki, hepimizin içinde bir de gizli bir ölüm arzusu var ve bu arzu kendini haklı çıkarmak için sayısız bahane buluyor.
"Olup bitenlerin anısı belleğinin karanlık uçurumlarına kayıyordu. Bütün bunlar, eskiden okunan bir kitaptan ya da çoktandır unutulmuş bir müzenin duvarına asılı bir tablodan kalan izlenimlerdi artık."
"Aklınız fikriniz bu sözcükte; öldürmek! Öldürmek! Niçin bu kadar korkuyorsunuz öldürmekten? Ölüm bir şey değil ki. Yalnızca hayvanlar, çirkef çukurunda yaşayan yaratıklar korkar ölümden. Bizler ölümün ötesindeyiz, sevgili küçük hanım. İyiyi kötüyü bilecek kadar gelişmiş bir aklımız var bizim. Ölmek de öldürmek kadar kolaydır bizim için. Öldürmek... Ama dünyanın bütün mezbahalarında, bütün konserve fabrikalarında canlılar öldürülüyor. Bu öylesine basmakalıp bir şey ki, nerdeyse sıradan bir olay diyeceğim
... "Fark nedir, onu düşünelim. Sivrisinegi ezip dümdüz edelim." Sözlerini vurgulamak amacıyla biraz durakladı. "Dümdüz ettik gitti, degil mi? Ötesi yok. Sivrisineğin isi bitti. Sineğin hatırası diye birsey söz konusu olamaz. Ama bir de bir insanı ezip dümdüz ettiğimizi düşünelim. Hatta insan neslini dümdüz ettigimizi düşünelim, geriye hicbir şey kalmayacagini soyleyemeyiz. Peki geriye kalan ne olur? Geriye kalan göçebe bir organizma olmaz, aç bir karın, kel bir kafa ya da ağız dolusu çürük dişler de olmaz, geriye düşünceler, asil, krallara yaraşır düşünceler kalir. İşte sozunu ettigim fark da budur Düşünceler! Yüksek düşünceler! Dogruluk pesindeki düşünceler! Akılla ulaşılan doğruluk.
Sevgili hanımefendi, insan hayatının hiçbir önemi yoktur; varsa da bu, şu kadarcık bile değildir. Hayat! Hayatlarımız olsa olsa sosyal evrim isimli oyunun piyonudur en fazla.