Süleyman Çelebi'nin de isimlendirdiği üzere kurtuluşa vesile olabilecek nitelikte bir eserdir Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i. Bu eser ki yüzyıllardır bir gelenek hâlinde, bebeklerin doğumunda, insanların ölümlerinde ve kandillerde okunan bir eserdir. Osmanlı'nın Fetret devrinde, yani zor bir dönemde yazılmıştır. Fakat o zamandan beri okunagelmesi, hatta Mevlidhan'lık mesleğinin ortaya çıkması, belki Çelebi'nin ihlâsı, ama elbette en çok Efendimiz Aleyhisselam'a duyulan hasretin neticesidir.
Mevlid neredeyse 6 yüzyıldır bir gelenek şeklinde süregelen bir şiirdir. Fakat şiirde kalmamak O'nun ruh feyzine tutunmaktır asıl amacımız. İmam-ı Gazali şöyle der, "Aklımı o kadar genişlettim ki neredeyse kopacaktı. O zaman anladım ki, akıl sınırlıdır. Bir tür cinnet geçirdim ve neredeyse aklımı kaybediyordum. Sonunda Allah Resulünün rahmetine sığındım. Her şey berraklaştı. Sırrı keşfettim ve kurtuldum." Bu Mevlid için de en önemli olan bizi Efendimiz Aleyhisselam'a ulaştırmasıdır.
Okurken bir yandan da Kâni Karaca'dan, Hafız İsmail Coşar'dan, Mehmet Emin Ay'dan Ve birçok farklı sesten dinlemeye çalıştım. O'na duyulan hasreti herkes farklı bir şekilde, bu şiir vesilesi ile dile getirmeye çalışmıştı. Allah hepsinden razı olsun, Bu eseri de bizlere, Allah'a ve Onun Resulü Aleyhisselam Efendimiz'e ulaşmamız da vesile kılsın.