Bir Mazlum Padişah

Sultan Abdülaziz

Kadir Mısıroğlu

Sultan Abdülaziz Sözleri ve Alıntıları

Sultan Abdülaziz sözleri ve alıntılarını, Sultan Abdülaziz kitap alıntılarını, Sultan Abdülaziz en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Siyonizmin ise, binlerce yıllık bir tecrübe ve taktiğii vardı ki, kronolojik olarak gözden geçirilirse, bu tarihi metotla en büyük medeniyetleri dahi içinden kemirip âlem haritasından silmiş bulunuyordu. İşte Haçlı gayretlerine muvâzi, fakat ondan çok daha sinsi ve hesaplı olarak gelişen bu mûsevi karakterli cemiyet, Tanzimat 'la beraber, memleket mukadderâtına hâkim olacak ilk ciddi adımı atmış bulunuyordu.
Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt
Türk Tarihinde Osmanlı Asırları 1- 2 Cilt
Samiha Ayverdi
Samiha Ayverdi
"Hakikat, toprağa gömülmez!" derler... Bugüne kadar zorla gömülmüşse de, artık bundan sonra kulaklarımızı dolduran yalanlardan kurtulalım!..
Reklam
Rüya, hülyâ değildir. Herkese söylenmez. Söylenirse zararı görülür...
Bir masonlar heyeti tarafından yazılmış olan Muhibban-ı Hürriyet Locası Tarihi, İstanbul, 1934, sh. 10'da şu bilgiler yer almaktadır: Türkiye'de Masonluk hareketleri görüldüğü anlardan itibaren atîdeki meşhur ve mâruf zevatin isimlerine muhtelif Mason neşriyatında tesadüf edilmektedir. Pertev Paşa, Sadrazam Ali Paşa, Şair Ziya Paşa, Namık Kemal Bey, Şeyhülislam Musa Kâzım Efendi, Sadrazam Keçecizade Fuad, Midhad Paşalar, Ahmet Vefik Paşa, Tunuslu Hayreddin Paşa, Sadullah Paşa, kurenadan Seyid Bey, Müşir Fuad Paşa, Abdurrahman Hilmi, Saffet, Memduh, Tevfik, Nuri, Rauf, Behçet, Raif, Kenan Nûri, Hâlet Bey ve Paşalar ve Beşinci Murad'ın oğlu Prens Salahaddin vardı. Şimdiki üstad-ı azamımız Muhiddin Osman biraderimiz Prensin terkisinde bulunmuştu..." Dikkat edilecek olursa, bunların ekserisinin Sultan Abdülaziz Han devri ricâlinden olduğu görülmektedir.
Sultan Abdülaziz merhumun fevkalâde dindar bir insan olduğu bütün kaynakların ittifakıyla sabitken, O'nun, intihar gibi ağır bir günahı isteyerek irtikâb edebileceğine ihtimal verilir mi? Hem bunu yapacak ve hem de Kur'ân-ı Kerim'e sarılmış olarak vefât edecek?!. Bunu akıl kabul eder mi? Gerçekten O, şehid edildiği zaman Sûre-i Yusuf'u okumakta idi. Merhumun kanının bulaşmış olduğu ve Topkapı Saray-ı Hümâyunu'nda muhafaza edilmekte olan o Kur'ân-ı Kerim'i her isteyen görebilir.
Sultan Abdülaziz'i tahttan indirenler
Sultan Abdülaziz merhumu hal' eden devlet içâli arasında birinci derecede rol oynayan dört kişidir. Bunlara “Erkân-ı Erbaa” veyahud da “Hal'erkânı” denilmektedir. Bunlar; Hüseyin Avni paşa, Midhat Paşa, Rüşdü Paşa ve Hasan Hayrulâh Efendi'dir. Bunların terceme-i hâlleri evvelce tafsil edilmiş olduğu üzere, burada ayrıca izah edilecek değildir. Ancak karakter ve niyetleri itibariyle onlar hakkında birkaç cümlelik bir izahatla kısa bir hatırlatma yapmakta fayda görmekteyiz. Bunlardan bir numaralı ele başı Hüseyin Avni Paşa'dır. Evvelce kaynaklara istinâden nakledilmiş olduğu Üzere ahlâksız, sarhoş, muhteris, diktatör ruhlu, kindar ve rüşvetçi bir adamdır. Bu işe karışmaktaki gâyesi, sadece ve sadece saray kadınlarına karşı çirkin bir hareketinden dolayı sürgüne gönderilmiş olması sebebiyle Sultan Abdülaziz'e karşı duyduğu kin ve nefret ile ondan intikam almak ve diktatör olmak heveslerinden ibarettir.
Sayfa 327
Reklam
Sultan Abdülmecid, kendi saltanatı devrinin körü körüne Batı taklitçisi ricâline önderlik ederek sarayında bir tiyatro vücuda getirmişti. Burada Batı tiyatro eserlerinin tercemeleri oynanıyordu. Halbuki İslâm'da şahs-ı muayyenin taklidi haram olduğu gibi burada oynanan tiyatrolar da örf, âdet ve inanç itibariyle bize tamamen tersti. Sultan Abdülaziz Han merhum, tahta geçer geçmez bu tiyatroyu kapatmış, bununla da iktifa etmeyerek orayı saray atları için ahır hâline getirmiştir. Sırf bu hâdise bile O'nun Dünya görüşünün tamamen islâmî olduğunu anlamaya kifayet etse gerektir.
Sultan Abdülaziz Han merhumun çok yönlü bir şahsiyeti vardır. Bunun en fârik ve mümeyyiz olanı, dindarlık ve tarih boyunca teşekkül etmiş bulunan milli ve dînî hüviyetimize ârız olan hastalıklara karşı çare aramak ve o hüviyeti korumak hususundaki gayret ve hamiyettir.
Sultan 1. Abdülhamid'in vefatı...
"-Zamanımda Allah'ın kulları ayak altında kalacaksa, Cenâb-ı Hak hemen canımı alsın!.." demiş olan I. Abdülhamid, Özi Kalesi'nde Rus katliamına aid raporu dinlerken derinden bir "Ah!.." çekmiş ve sonra da nüzul isâbeti ile vefât etmiştir.
Bu ara ınstagram'da çok dönen post aşk acısı da neymiş sen Sultan 1. Abdülhamid'in vefat sebebini biliyor musun? videosu geldi aklıma
Türk tarihi baştan başa ve cihan tarihiyle mukâyeseli bir surette tetkik edildiğinde görülmektedir ki, yükselmekte de rekor bizdedir, heyhât ki, alçalmada da!..
Reklam
Allah, Mekke ve Medine'yi bu vehhabilerden korusun/kurtarsın inşallah
Medine Haremi'ndeki müze çok zengindi. Sadece böyle Padişah mektuplarını ihtiva etmiyordu. Aynı zaman da Harem'de kullanılmak üzere gönderilen kıymetli şamdan, avize, hüsn-i hat... vs. bir müddet sonra yenileri geldiğinde bu müzeye kaldırılırdı. Şairlerin yazdıkları na't-ı şerifleri, devrin hattatları tablo haline getirir, bunlar
Devrinin Batı hayranı, bozuk kafalı ricali ne nazaran Sultan Abdülaziz Han merhum, milli kültürü muhafaza ve güçlendirmedikçe ve Batı'dan sadece, ama sadece teknik itibariyle istifade yolunu tutmadıkça ayakta kalmanın mümkün olmadığını iddia etmiş ve bütün icraatı da bu yolda gerçekleşmiştir. Gerçekten böyle hareket eden Japonlar'ın muvaffakiyet elde etmelerine rağmen bizim hâlâ Dünya ile aramızda mevcud olan dengesizliği giderememiş olmamız, Sultan Abdülaziz Han merhûmun dâvâsında haklılığını göstermektedir.
Mezarlık kaldırmak, Cumhuriyet tarihinin başlangıcında umumi bir siyaset hâlinde takip edilmiş, bu sûretle ölümü hatırlamak istemeyen ve Osmanlı mezar taşlarından rahatsız olan cumhuriyetçiler, Anadolu dâhilinde pek çok mezan dümdüz edip park haline getirmişlerdir.
1869 yılında "Müze-i Hümâyun" adıyla ülkemizde ilk müzenin açılması şerefi de Sultan Abdülaziz devrine aittir. Bu vesileyle ülke dâhilinde yapılacak arkeolojik kazılar, bir nizamnâmeye bağlanmış ve çıkarılacak eserlerin üçte biri devlete aid olma esası kabul edilmiştir. İlk sivil tıbbiye ve eczacılık mektebi de 1867 yılında kurulmuş olup, bunun şerefi de Sultan Abdülaziz'e aiddir.
Gâfiller, kaderin ilcaatıyla (zorlamasıyla) tedbir alamazlar. Arifler ise, dilerlerse gayret galebesiyle karşı koyup mazlum ve binnetice emsal olurlar, dilemezlerse mûrâd-ı ilâhiyyeye vukuf sebebiyle hareketsiz kalır ve mazlumiyeti ihtiyar ederler. Bunda serbesttirler. Nasıl ki, Sultan II. Abdülhamid de "Hareket Ordusu" mel'anetine -daha sonra- öylece hareketsiz kalmışsa, bu da aynıdır.
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.