İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sâni (ra) diyor ki: “Ben seyr ü sülûk-ü rûhânîde görüyordum ki, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan mervî olan kelimât nûrludur, sünnet-i seniye şuâı ile parlıyor. Ondan mervî olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve hâlleri gördüğüm vakit, üstlerinde o nûr yoktu. Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukābil gelmiyordu. Bundan anladım ki; sünnet-i seniyenin şuâı, bir iksîrdir. Hem o sünnet, nûr isteyenlere kâfîdir, hâricinde nûr aramaya ihtiyaç yoktur!”
Muhabbetullah, sünnet-i seniyyenin ittibaını istilzam edip intac ediyor. Ne mutlu o kimseye ki, sünnet-i seniyyeye ittibaından hissesi ziyade ola. Veyl o kimseye ki, sünnet-i seniyyeyi takdir etmeyip bidalara giriyor.
“Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.”