Kitap bir çocukluk travması sebebiyle her şeyden uzaklaşan Miles Heller'ın etrafında dönüyor diyebiliriz aslında.
Yazar, hikaye örgüsünü öyle güzel örmüş ki, hikayeyi farklı karakterlerin pencerelerinden, farklı hislerle aktarmış bize. Aynı öyküyü farklı insanlardan dinleyip, farklı hislere kapılmak gibi. Lakin bazı yerlerde yapılan fazlaca ve gereksiz betimlemeler biraz sıkabiliyor okuru. Beyzbolla ilgili olan uzun paragraflar beni sıktı mesela.
Paul Auster, bize aşkı, pişmanlığı, umudu, dayanışmayı, acı çekmenin çeşitli hallerini, sevginin iyileştirici gücünü, tüm bedenimizde hissedilen sızıyı, sanatın gücünü, aileyi ve tabii ki her şeye rağmen hayatta kalmanın verdiği mutluluk hissini anlatıyor.
Okunası bir kitap...