Sürgündeki Çeçenya

Mehmet Nuri Eminler
akşam tülleri
Güneş batı ufkunu al bir pelerine sardıktan, kurda kuşa veda ettikten sonra ortalık henüz gri bir aydınlık içinde iken kuru bir ekmek parçası alır, kulübe önündeki ufak meydana çıkar, sırsır böceklerinin iç kanatan sedalarını, Biya Nehri kenarındaki sazlıklardan ta oraya kadar ulaşan kurbağa hıçkırıklarını dinleyip gece kuşlarının sessizliği yenmeye kalkan çığlıklarına kulak kabartırken daha bir garipleşirdi. Hele ekmek kırıntılarının boğazına takılışları yok mu? Yumruk yumruk sızıların boğazından burnuna, oradan da gözlerine atlayarak onları bıçak ağzı gibi kısmasını sağlayıp, sağ gözünde tek damla yaşın belirmesi yok mu? Kimi vakitler kulübe önünden ayrılmayıp yıldızları bekleyerek, onlara ve hilâle gözleri acıyıncıya kadar bakışlarıyla etrafında fark ettiği dağ, taş, bulut, rüzgâr, söğüt fidanını herkesten ziyade eş, dost ve arkadaş edinişi, öyle de hissedişi yok mu? Bütün bunlar unutulacak, silinecek, pörsüyecek lahzalar mıdır? Hayır!
Sayfa 23 - GENÇLİK YAYINEVİKitabı okudu
Resim