Esad ve Baas Partisi Yönetiminde Siyaset ve Toplum

Suriye'de İktidar Mücadelesi

Nikolaos van Dam

Suriye'de İktidar Mücadelesi Sözleri ve Alıntıları

Suriye'de İktidar Mücadelesi sözleri ve alıntılarını, Suriye'de İktidar Mücadelesi kitap alıntılarını, Suriye'de İktidar Mücadelesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"... Suriye'deki çeşitli bölgelerin kendi kendilerine yeterliliği, yakın dönemdeki kalkınma projelerinden pek etkilenmemiştir. ... Geleneksel Arap tarım-kentleri, Irak ve Suriye gibi ülkelerde, bölgesel bağların odağında yer alır. ... Suriye'nin ana tarım-kentleri güneyde Şam, Süveyde, Dera ve El Kuneytra; kuzeydoğuda Halep ve Deyrizor; orta ve kuzeybatı bölgelerde ise Hama, Humus ve Lazkiye'dir. Bu kentlerin her biri, birkaç kasaba ve yüzlerce köyden oluşan ağın merkezi konumundadır. Idlib ve Cisr el-Şugur aslında Halep tarım-kentine bağlıdır. Rakka, Haseçe [Haseke?] ve Ebu-Kemal ise Deyrizor tarım-kentinin birer parçasıdır. Son on-yirmi yıl içinde Tartus, Lazkiye'ye alternatif bir tarım-kentine dönüştü. Bugün birçok Alevi, bu kenti bölgesel merkezleri olarak kabul etmektedir."
Sayfa 23 - Bunları yazar sanırım kitabın ilk yayınladığı 1979 için söylüyor. Maalesef bu nokta net değil...Kitabı okuyor
"... Farklı dini cemaatler, özellikle de Sünniler ile diğer dini azınlıklar arasında yüzyıllardır var olan bölünme, çeşitli etkenler yüzünden on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda daha da arttı. Ondokuzuncu yüzyılda, Fransa, İngiltere ve Rusya'nın onların koruyuculuğuna soyunup, Osmanlı İmparatorluğu'nun içişlerine karışmaları bu azınlıkların durumunu derinden etkiledi. Fransa, Lübnan'ın Maruni Hıristiyanlarını koruma hakkı olduğunu iddia ederken, Rusya, Osmanlı Padişahının Rum Ortodoks tebaası üzerinde benzer bir hak iddia etti. İngiltere ise özellikle Dürziler ve Yahudilerle dostane ilişkiler geliştirdi. Bu yolla korunan azınlıkların durumu genel olarak iyileştiyse de bir açıdan olumsuz yönde etkilendi: Onları 'potansiyel hain, güçsüzlüğün kaynağı, Avrupa politikasının maşası, kısacası, İmparatorluğa ve Müslüman topluma karşı tehlike' olarak gören merkezi Osmanlı hükümeti ve çoğunluğu oluşturan Sünni halk sözkonusu azınlıklara nefretle bakmaya başladı. Sonuç olarak, Sünniler ile dini azınlıklar arasındaki ilişkiler kötüleşti."
Reklam
"... Önceleri kentler, kırsal nüfus üzerinde ekonomik ve siyasi açıdan hakim durumdaydı. Bu dönemde kırsal nüfus, gelirinin bir bölümünü kentlerdeki toprak ağalarına ve tüccarlara vermek zorunda bırakılıyordu. Kent ile kırsal kesim arasındaki fark bazen o kadar büyük oluyordu ki, kentler, yoksulluk içinde kıvranan kırsal nüfusun kazancını sünger gibi emen yabancıların yaşadığı yerleşimlere benziyordu. 1940'larda, Lazkiye gibi kentler, Sünni ağırlıklı başkent Şam'ın ileri karakolu yerine geçiyordu." ... Ovalarda ve sahilde yaşayan Aleviler, Sünniler ve -Sünniler kadar olmasa bile- Hıristiyanlar tarafından ekonomik açıdan sömürülüyordu. Ulaşılması zor, dağlık bölgelerdeki Aleviler ise çok daha özgürce gelişebiliyordu. Yine de Alevi köylüsünün sosyo-ekonomik durumu her iki kesimde de aşağı yukarı aynıydı. İki kesim arasındaki en büyük fark, dağdakileri sömürenlerin kendi dindaşları olmasıydı."