Az sonra barın arkasındaki televizyonda bir futbol maçının olduğunu gördü. Bar taburelerinden birine geçip izlemeye koyuldu.
“Beşiktaş-Galatasaray” dedi barmen gülümseyerek.
“Türk takımları” dedi Harry.
“Evet” dedi barmen. “İlgili misiniz?”
“Pek sayılmaz.”
“Daha iyi. Zaten tam bir delilik. Türkiye’de misafir takımı tutuyorsanız ve olur da kazanırsanız birileri sizi vurmadan hemen eve gitmek zorundasınız.”
“Hımm. Din ya da sınıf farkı yüzünden mi?”
Barmen kadehleri parlatmayı bırakıp Harry’ye baktı. “Hayır, kazandığınız için.”
Türk kahvesinin kaynatılmadan pişirildiğinide biliyor muydun? Peki İstanbul'da birbirinden yüz yıldır ölesiye nefret eden üç futbol takımı olduğunu ama kimsenin birbirinden neden nefret ettiğini hatırlamadığını?
Doğum ve ölüm birbirine ne kadar yakındı. Sanki biri diğerinin müjdecisiydi. Hayat sonsuz bir sandalye kapmaca oyunu gibiydi ve yeni birine yer açılmadan önce illaki bir ölüm gerekiyordu.