"Biz Türkler, ormanı pek tanımayız.Hatta pek sevmeyiz de."
Şevket Süreyya Aydemir Suyu Arayan Adam isimli eserinde 1920'li yıllarda Rus halkının ormanla içli dışlı olması ile Türk halkını karşılaştırmış ve bu sonuca varmış. Günümüzde Türkiye'nin %75'i ormanlık alan olma iklimine sahipken bu oran %27.6 Sayısal verilerden de anlaşılacağı üzere yazarın yorumu güncelliğini koruyor.
İnsana tuhaf gelen ve düşündüren asıl soru ise gerçekten ormanı neden sevmiyoruz?
insanlar kendilerine ya çok pahalı, ya çok ucuz kıymet biçerler. sen, sadece bir değerlendirme hatası içindesin. hayatında daima, başarabileceğini değil, başarmak istediğini düşündün. olabileceği değil, olmasını istediğini aradın. onun için senin yenilgin, hakikatin yenilişi demek değildir.yenilen yalnız senin ölçüsüzlüğün ve delalet'indir. halbuki kaleleri bekleyen nöbetçiler, yanlarına gelen herkese parolayı sorarlar.sen de muhayyilene gelen şeylere parolayı sorsaydın, baskına uğramazdın!
"Bir adam vardı. Suyu arıyordu. Toprağı üç kulaç, beş kulaç kazdı. Suyu bulamadı.
On kulaç, on beş kulaç kazdı, gene suyu bulamadı.
Sonra yerin derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı. Yeise düştü, gücü sona erdi ve suyu bulmaktan ümidini kesti.
Fakat bir ses ona:
-Daha derinlere in, daha derinlere!? dedi.
Daha derinlere indi ve suyu buldu."