Felsefe, psikoloji, din konularında okuyup öğrenmeye istekli olduğu halde her birine başlayıp yarım bırakmışlığı nedeniyle kendisini kendine karşı hain ve sahtekar olmakla suçluyor, hiçbir zaman istediklerini gerçekleştiremeyeceğini düşünüyor ve kendisini tamamlanamamış işlerle dolup taşmakta olan bir çöp yığını gibi hissediyordu.
Annesi, çok zeki olmasına rağmen Sylvia'nın 5. sınıfı tekrar etmesini istedi. Sylvia'nın yeteneklerini gören annesi onun zeka düzeyinin ölçülmesini sağladı. Yapılan ölçüm sonucunda zeka düzeyi diğer ifadeyle IQ'su 160 olarak ölçüldü. 140 ve üzeri puan alanların 'dahi' kategorisine girdiği zeka bölümlemesinden görüleceği üzere Sylvia oldukça yüksek bir zeka düzeyine sahipti.
Ama enine olmayı tercih ederdim.
Ben kökünü toprağa batırmış bir ağaç değilim
Taşları ve o ana sevgisini emen,
Bu yüzden büyüyemiyorum parlak yapraklara her nisan,
Bir çiçek tarhının güzelliği de olamadım ne yazık ki.
Sanki özenle boyanmış ve kendi payına düşen hayranlarını kabul eder gibi,
Pek yakında bütün yapraklarından birer birer döküleceğini bilmeden.
Benimle karşılaştırılırsa, ölümsüz sayılır bir ağaç...
Ve bir çiçek o kadar uzun boylu değildir belki, ama kalkışmanın anlamını bilir,
Bense ömrünü bir ağacın, cesaretini istiyorum bir çiçeğin...
Ölüm çok güzel olmalı,
yumuşak, kahverengi toprakta yatmak,
birinin başının üzerinde çimlerin dalgalanması, ve sessizliği dinlemek.
Dünün olmaması, ve yarının olmaması.
Zamanı unutmak, hayatı affettmek, barışta olmak…
Bütün bu sorumluluk listesine ve koşturmaya son vermek istedi. Kendisini intihar etmeye yakın hissetti. "Dünyayı kendi yokoluşunla yok etmek, ümitsiz egoizmin vardığı asılsız en üst noktadır." diye düşünüyordu.