Bir kitap, bir insanın canını ne kadar acıtabilir?
Hangi karaktere üzüleceğimi şaşırdım, desem yeridir...
Annesi ve dadısıyla yaşayan Talat, bir gün kapalı kapılar ardında oturan bir güzeli, Fitnat'ı görür. O an kalbini Fitnat'a kaptırır, işine gidiş ve dönüşlerinde artık onu görebilme umuduyla aynı yerden gelir geçer. Bu genci fark eden Fitnat da artık Talat gibidir. Ama Fitnat, Hacı Baba'sının koruyucu esareti yüzünden kapıdan dışarı adım atamaz.
Sevildiğinden habersiz, sevdiği kıza ulaşmanın yollarını arayan Talat, sonunda bir çare bulur fakat Talat olarak değil de "Ragıbe Hanım" olarak. Bu, ne mi demek? Bu tabiki okuyunca anlamanızı isteyeceğim bir durum demek...
Sonrasında yazılan kısımlar ise hüzünlü... Her bir detayıyla hüzünlü hem de... Kitabın sonuna varıp da kapağını kapadığınızda birkaç dakika "Ah be!" dedirtecek kadar hüzünlü...
1870'li yıllarda 9 cüz halinde basılan, sonrasında bütün halde okuyucuya sunulan, günümüze ise gayet akıcı bir Türkçe ile ulaştırılan bu esere sözüm, yorumum, düşüncem yok. Sadece muhteşemdi...