Tahir ne gökyüzünün ne de yeryüzünün görüntüleriyle ilgiliydi. Öyle doluydu ki Zühre'yle, bunlara dahi onun hayalini yüklüyordu. Çok uzaklarda kanatlarını endam ile açıp kapayan kuşlar, Zühre'nin iri kara gözlerinin usulca kapanıp naz ile açılmasına benziyordu. Yıldızlar, onun sevinçli bir gülüş içinde parlayan dişleri gibiydi. Velhasıl, esiri bırakıldığı gökyüzü manzarası, Tahir'in içindeki yangına üflemekten, sevdasını büyütmekten gayrı bir mana uyandırmıyordu.
"Aşk insanın kendine yenilmesidir' diyordu şair, 've aşığın canı bu yenilginin meydanıdır'.
Aşık yenilgisinden büyük acılar çeker ve bir başka kalpte kendine zafer arar.
Kendi kalbimi sevgilinin kalbine taşır; sevgilinin kalbi aşığın kendini zafer üzre gördüğü aynadır..."