Memleket Yazıları 16

Taklitten Adete Gündelik Hayat

Refik Halid Karay

Taklitten Adete Gündelik Hayat Sözleri ve Alıntıları

Taklitten Adete Gündelik Hayat sözleri ve alıntılarını, Taklitten Adete Gündelik Hayat kitap alıntılarını, Taklitten Adete Gündelik Hayat en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her eğlencenin bir haddî, miadı, ölçüsü olmak gerektir. Vatandaş için "bugün bir sinemaya gideyim" arzusuna kapılmak, bunu az çok fevkaladeden bir iş telâkki etmek, günlük âdetler arasından çıkarmak daha faydalı ve lezzetli olmaz mı? Papaz her gün pilâv yemezmiş, elbette yememelidir, ancak “yarın bir pilâv yesem" diye düşündüğü gün o pilâv bir kıymet kesbeder. Mümkündür ki, Allah'ın günü film seyrine gitmemeğe mecbur kalan bir genç kız evinde kalınca biraz iş görür, okur, okumak zevkinden de nasibini alır. Ucuz sinema o bakımdan ve birçok bakımdan zararlıdır. Bizi ileri memleketlerin gidişine ayak uydurmak zorunda bırakacak olan yeni ekonomik rejim kötü itiyatlarımızdan birçoğuna, bu arada karaborsa gibi ucuz sinemaya da ket vuracağa benzemektedir ki, şikâyet edilecek bir vaziyet sayılmaz.
Sayfa 658Kitabı okudu
Kasırga eserken camları kırılmış bir odada vantilatörün havasını kim duyar?
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Ressam değilim; keman da çalmam; yani benim kendi öz ve esas sanatım olan muharrirlik dışında bir "Violon d'Ingres"im yoktur. Ama elimden öteberi ev işleri yapmak gelir ve kafamı bunlarla dinlendirmek mümkün olur. İcab edince yemek pişirebilirim; mükemmel, yani akıntısı yerinde, bir tek telle tutturulmuş, kale gibi sağlam soba kurarım. Elektrik tesisatında ve tamirinde ustayımdır. Duvarlara tahta yerleştirip alçı ile kapatarak çivi çakar; raf, ayna, levha vesaire takarım, asılsanız kopmaz.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ailede tereddi başlamadıkça sokak terbiyesi çığırından çıkamaz.
Sayfa 210Kitabı okudu
Bizler ayağımızın alıştığı yerlerde karanlığa aldırmazdık; karanlıkta yolumuzu bulmağa idmanlıydık.
Sayfa 163Kitabı okudu
Kelimelerin mânasını bozarak haysiyetlerini kırmak moda haline girdi.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
çoğumuz hakiki durumu ancak karanlıkta seçebildik.
Sayfa 98 - İnkılâp Yayınları
Sokakta bir satıcı sesi: "İyi muz! Muz var, muz!" Bu meyva elma, portakal, karpuz ve kavun gibi seyyar esnafın mahalle aralarında küfe ve el terazisiyle satacağı kadar bollaştı, ucuzladı, artık lüks yemiş olmak sıfatını kaybetti mi? Daha dün manavda gördüm, üstündeki etikette 450 rakamı yazılıydı. Kilosu beş liraya yaklaşmış bir meyvayı -apartmanın camını vurarak satıcıyı çağırmak suretiyle- taze soğan ve salata yahut koz helvası imişçesine alacak babayiğit kim? Diyelim ayak satıcısı -terazi hilesine dayanarak- muzları 400'den verdi, yine alınmaz; manava gidilir. Çünkü yolda satılanın kalitesine güvenemezsiniz; teraziyi de gözünüz kestirmez. Sonra o meyvanın kıymetine uyan bir şerefi de yok değildir. Eve ancak dışarıdan, az çok bir teşrifatla taşınıp getirilir. "Size muz aldım!” denilir, karşınızdakilerde bir sürpriz tesiri yapması aranır. Böyle yapılması "görmüşlük'tür; asıl görmemezlik muzu manavdan değil de küfeli seyyar satıcıdan kapı önünde almaktır.
Sayfa 337Kitabı okudu
Size bugünkü konuşmamda bu “Çeşmiçerez" fıkralardan bazısını kendi üslûbumla ve fikirlerimi ekliyerek nakledivereceğim. Bana onlar, iştahını kaybeden bir adamın önüne konmuş, mini mini tabaklarda, kırmızı turp, dilim dilim kesilmiş turfanda salatalık, limonla dövülmüş havyar, zar inceliğinde kesilmiş balık yumurtası, yeşil zeytin, pancar turşusu, anşuva ezmesi nevinden, birbirine zıt renkleriyle, tatlariyle, rayihalariyle mideye yeniden harekete gelmek istidadını veren seçme mezeler gibi görünüyor. Bunlar, yorgun ve dolgun zihninize, bende olduğu gibi tekrar işlemek arzusu verirse ne âlâ!
Sayfa 714Kitabı okudu
Kasırga eserken camları kırılmış bir odada vantilatörün havasını kim duyar?
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Üzerimize aldığımız vazifenin ve kabul ettiğimiz mesleğin icaplarına tamamiyle uymak hepimize düşen bir hareket hattı olmalıdır. Sermayesi hükümet bankaları tarafından verilerek işletilen mağaza ve satış yerlerinde bazı tezgâhtarların kendilerini herhangi bir ticaret evi tezgâhtarından farklı bir mevkide sanarak müşteriye karşı satıcı değil memur,
Sayfa 340Kitabı okudu
Evde lezzetli buğusunu salıvererek tıkır tıkır, keyifli keyifli, yüreği ata ata kaynayan, fokurdayan bir tencere bana harikalar vücuda getiren en modern makineler kadar hayat ve hareket zevki verir. Medeniyet tarihinde ilk fabrika kaynayan tenceredir. * * * Uykunun yavaş yavaş, sessiz sedasız, yumuşak ve hayalî adımlarla romantik bir sevgili gibi insana yaklaşması, yaltaklanırcasına sürünüp sürtünmesi, gele gide nazlanması, sonra da okşaya okşaya vücuda sokulup ılık ılık kana karışması, kısaca "uyku bastırması" hayatımızın sayılı zevklerinden biridir.
Sayfa 758Kitabı okudu
Biz, daha ziyade suyun methine, senasına alıştığımız, hep "âbı hava” ile öğündüğümüz, hele İstanbul'un çeşitli memba sularını göklere çıkarıp şifayı sudan beklediğimiz için o mübarek unsur hakkındaki aşırı zemden hoşlanmadım. Ama hissimle hoşlanmadım; fikrimle birçok noktada doktora hak vermekten kendimi alamadım. Şu var ki paradoksal, yani herkesçe düşünülenin tersine, çoğunluğa aykırı, acayip ve "nevicat” fikirler yeni okunduğu, yeni işitildiği sırada daima tesirlidir. Fakat aradan biraz vakit geçer, sarhoşluğu gider, muhakeme yerine gelirse aksaklığı meydana çıkar. "Bir şaka ve lâtife hakkında gülmeniz bittikten sonra hüküm veriniz" diyen W. Lloyd doğru söylemiştir. Paradoksal fikirler için de şaşkınlığınızın geçmesi şarttır. Ancak o zaman lâtifenin ne soğuk ve fikrin de ne aksak olduğunu anlarsınız!
Sayfa 727Kitabı okudu
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.