Eleştirel Basım

Ta'lim-i Edebiyyat

Recaizade Mahmut Ekrem
Bunu da anlamadık demeyin...:))
Şâyân-ı dikkat hakâyık-ı edebiyyedendir ki; bir müellif, ne kadar mâhir olursa olsun, kendi kalbinde hiss etmediği halecânı, başkasının kalbinde husûle getirmege muktedir olamaz.
Reklam
Gerçek şiir nasıl olur?
Müfredatça mutabakatsız, terkîbatça pür kusur, kafiyesi sakat, vezni bozuk, imalât ve zihâfât ile dolu akvâl-i mağşûşeye velev fikren ne derece güzel farz olunurda olunsun hiçbir vakitte şiir ıtlak olunamaz. Recaizade Ekrem bugünün sadece söylenmiş olmak için söylenen süslü cümlelerden meydana gelen şiirini daha o zamanlardan eleştirmiş,sadece hoşa giden sözlerin veya söylenişi güzel olan sözlerin oluşturduğu şeye, kulağa ne kadar güzel gelirse gelsin şiir denemeyeceğini belirtmiştir. Kâfiye, vezin, konu bütünlüğü, konuya göre seçilen nazım biçimi gibi özelliklerin bir şiirde topluca bulunmasının mutlak sûrette gerekli olduğunu belirtmiştir. Kendisi bu bakımdan benim duygularıma tercüman olmuştur diyebilirim. Bugün şiir diye gördüğünüz şeyler parnasizmin itici soğukluğundan başka bir şey anlatmıyor insana. Çok güzel şeylerden, kulağa çok hoş gelen kelimelerle bahsediyor ama bir gram tat yok şiirlerde ve daha önemlisi ruh yok. Makale okumaktan bir farkı yok bu şiirlerin. Şiir yazmak isteyen arkadaşlar kesinlikle ilk iş olarak Talim-i Edebiyat'ı okumalılar. Okuduğunuz için teşekkürler.
Çok sade oldu, sağ ol... :))
Sâdelik dediğimiz meziyyet; zihnde bi's-sühûle ve bilâ-eşkâl hâsıl olan ve açık ve sehlü'l-idrâk hakîkatleri ifâde eden efkâra mahsûsdur.
Söylerken de yorulmuyor.. . :))
Edebiyyât, en umûmî kabûl u i'tibâra göre, mahsûlât-ı efkârın hey'et-i mecmûasıdır.
Reklam
Resim