Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne yapılmış kundaklamanın gecesinde okumaya başlamıştım bu kitaba, tesadüf ya işte. O da hayatına etki etmiş insanları anlatmış bu kitabında. Nereden bilsin binbir emekle açtırdığı sanat merkezini sevmeyenlerin olduğunu? Karşıt görüşlere yapılmış, yapılıyor ve yapılacak olan her türlü kötülüğü kınıyorum.
Çok samimi bir dil, akıp giden bir üslup. 40 yıllık arkadaşımızmış gibi konuşuyor sayın Müjdat Gezen, hemen alışıyorsunuz onu okumaya. Okuduğum ilk kitabıdır. İnsan biriktirmemizi tavsiye eder bize bu kitabında, Zira kendi biriktirdiği insanlar sayesinde yaşadıkları zaman içerisinde mutluluğu, ölümlerinde hüznü öğrenmiştir.
Kitapta iğneleyici bir anlatım da mevcut. Bazı kişiler adı söylenmeden eleştirilmiş. Zaten tiyatro, sinema ve edebiyat kültürü de böyle olmalı, isim belirtmeden eleştirmek arkada kocaman bir yorum havuzu bırakıyor insana bence. İsteyen istediği gibi çekiyor dediklerini, bazıları kalemini konuşturuyor bazıları da kundaklıyor işte.
İçerisinde İlker Başbuğ'un samimi ve mizahi yönlerinden Süleyman Demirel'e ve Ahmet Necdet Sezer'e, daha ölümünden habersiz bir şekilde ölümünden kısa bir süre önce Tarık Akan için yazılmış olan bölümünden Zeki Alasya, Levent Kırca, Müzeyyen Senar gibi sanatçılara kadar çok sayıda anı içeriyor. 90 sayfalık da olsa yüzünüzü güldürmeye yeten çok sayıda kısım var.