Japon gerilim, korku ve cinayet yazarı Natsuo Kirino'nun son çevrilen kitabı Tanrıça Günlüğü uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Dilimize daha önce çevrilen Çıkış ve Grotesk romanlarını oldukça beğendiğim yazarın yeni kitaplarının gelmesini iple çekiyorum. Bahsettiğim o iki kitabın baskısı yok şu an itibariyle, tavsiye ettiğim insanlar meraktan ölmekteler. Büyük beklenti ve merakla okudum ancak o iki kitabın daha başarılı olduğunu belirtmeliyim. Tanrıça Günlüğü sıradan bir cinayet romanı değil öncelikle. Japon mitolojisiyle karışık güzel bir hikayesi var. Hikayeden önce dilinden bahsetmem gerekirse sade ve anlaşılır bir yapıda. Cümleler orta uzunlukta ve detaylar yeterli verilmiş. Çeviri orijinal dilinden değil ve okurken bazı aksaklıklar olsa da kötü diyemem. Olaylar hayal dünyasında geçtiği için yazar ayrıntıları biraz fazla veriyor. Japon mitolojisiyle ilgilenen insan sayısı pek azdır, Yunan mitolojisi daha popüler, bu nedenle bilmeyenler ve öğrenmek isteyenler için özet geçilmiş diyebilirim. Bir cinayet romanı için mitolojik hikaye seçilmesi oldukça mantıklı aslında, zaten böyle hikayelerde cinayetler, ölümler, doğumlar, entrikalar boldur. Japon mitolojisini ben okumuştum geçmişte fakat bilmeyen ve merak edenler için başlangıç olabilir elbet. Hikayemiz, Umihebi adında son derece sert kurallarla yönetilen, balıkçılıkla geçinmeye uğraşan fakir insanların yaşadığı ve deniz yılanları ile ünlü bir adada geçmekte. Bu adada Namima ve Kamiku adında iki kız kardeş mutlu bir çocukluk geçirirken bir anda birbirlerinden zorla ayırtılır ve yaşamları farklı yollara çizilmeye başlar. Kamiku adanın kahini görevini üstlenirken, baş kahramanımız Namima karanlıklar rahibesi olmuştur. Namima gizli aşığı olan Mahito'dan hamile kalmıştır ve çocuğu dünyaya geldikten sonra daha on altı yaşındayken ölür. Kitabın daha başında ölen Namima sonsuz bir hiçlik yerine ölüm diyarına gider ve orada ilk tanrılardan olan İzanami ile tanışır. Dişi bir tanrı olan İzanami, önceleri eşi olan İzanaki ile geçmişte tüm evreni yaratmış ve yolları ayrılmıştır. İzanami ölüm diyarında her gün insanların canını alırken, İzanaki ise dünyada çoğalmayı sürdürmektedir. Namima hem uğradığı ihanetin intikamı, hem de kendisinden sonra neler olduğunun peşine düşerken, İzanami ve İzanaki arasındaki sorunların içinde bulur kendini. Biz hem Namima'yı, hem de İzanami ve İzanaki arasında yaşananları paralel bir biçimde okuyoruz. Mahito'ya sinir olmanız yüksek ihtimal. Normalde suç üzerine eserler veren Natsuo Kirino bu kitapla tarzının dışına çıkıyor aslında. Fakat antik Japonya temasını güzel kullandığını söylemem lazım. Feminist bir bakış açısıyla yazılmış olan kitap kadının değer görmesi ve önemsenmemesi arasındaki tezatları gözler önüne seriyor. Yani dişi olmanın getirdiği ağır yük ve sorumlulukların eski dünyada bir yansıması gibi. Biraz daha açmam gerekirse; doğurganlık özelliğine hem kutsal hem lanetli olması açılarından vurgu yapılıyor. Bazen ayrıntılar sıkabiliyor ve hikayeden kopabiliyoruz. Okumadan önce Japon mitolojisine göz atarsanız yabancılık çekmemek adına faydalı olabilir. Olaylar tahmin edildiği gibi gerçekleşmiyor, şaşırtıcı gelişmeler mevcut. Kitabın sonu ilginç bitiyor fakat ucu açık bir son diyebilirim, kaldığı yerden devam ediyor gibisinden. Yazar için fantastik bir roman yazmış denebilir bir anlamda. Gerçek dışı hikayelere meraklıysanız ilginizi çekecektir. Tanrı olmak mutlu olmaya yetmiyor bazen.