Kitabın ana tezi şu: Ahlaklı olmanın, vicdanın sesine kulak verebilmenin, dindarı, ateisti, deisti, agnostiği yoktur. Ahlaklı olmak, insan kalmak kurumsallaşmış dinlerin ve ideolojilerin dışında öznel bir olgudur.
Bir ateist her halükarda vicdanının sesine kulak verebildiği oranda, kalbi körelmiş ketum bir dindardan daha hisli daha vicdanlı olabilir.
Bir dindar aynı şekilde dinin doğruluk, dürüstlük, yardımlaşmak gibi eylemlerine bir ateistten çok daha sımsıkı sarılabilir.
Aslında bu Kantçı anlamda kişinin ahlaki maksimlerini ne kadar geliştirebildiğine bağlıdır ki bu da dinin veya dinsizliğin değil öznenin kendi iç çatışmalarının bir konusudur.
Bu kitap bence ders kitabı olarak okutulmalı. İyi insan olabilmek için sadece kendimizi duyabilmeye ihtiyacımız var. İyi insan olamadıktan sonra ha ateist ha dindar olmuşsun farketmiyor.
“Bir kimse ile münasebete girmek için, kendisinin ibadetine bakmayın. Dirhem ve dinar ile olan münasebetine bakın.” (Hz. Muhammed)
"Yalnızca günahları olanların tanrıları vardır."
(Bertrand Russell)