Tanrıtanımazlık Müzesi

Luan Starova

Tanrıtanımazlık Müzesi Sözleri ve Alıntıları

Tanrıtanımazlık Müzesi sözleri ve alıntılarını, Tanrıtanımazlık Müzesi kitap alıntılarını, Tanrıtanımazlık Müzesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Stalin 6 Mart 1953'de öldü. Fakat hayaleti bütün dünyada ve özellikle de Arnavutluk'ta yıllar sonra bile hüküm sürdü. Annem bazı kişilerden söz ederken sadece kendi gölgelerinden değil, başkasının gölgesinden de korktuklarını söylerdi. Bu açı­dan bakıldığında buradaki insanların bir ölünün gölgesi nedeniyle dehşete düştükleri söylenebilirdi. Başka yerlerde dönem değişmişti. Stalin'e tapınma sona ermişti. Kruşçev Gizli Rapor'unda kendi üstlenmişti bu işi. Stalin milyonlarca insanın ve sayısız kötülüklerinin baş sorumlusu ilan edilmişti. Dünya ona tapınmaktan ve onun yaydığı korkudan kurtularak rahat bir nefes almıştı. Bununla birlikte hayaleti son bir sığınak bulmuştu Arnavutluk'ta. Orada hala saygıyla anılıyordu, hala ürkütüyordu insanları ve korku yaratmakta kullanılıyordu. Felaketlerimizin tek sorumlusu Stalin'dir dendiğini, aile içinde çok erken yaşlarda duymuştuk. Ve felaketin büyüklüğü­ ne sınırın iki yakasında da tanık olduğumuz için, Stalin'in ve Stalinciliğin en başta gelen kurbanları olduğumuza inanıyorduk haklı olarak. Neyse ki onun korkunç sultası, sınırın öbür yakasında çok daha kısa sürmüştü. Ve kendimi vatandaşı saydığım ülkede Stalin'in imajının bile silindiği bunca yıldan sonra burada ona tapınmanın tekrar gündemde olduğunu görüyordum. Arnavutluk'tan bir yakınımızın öldüğünü bildiren telgrafların her gelişinde annemin attığı çığlık ebediyen kazınmıştı belleğime. Bu çığlık Stalin'in uğursuz adıyla birlikte yer etmişti
Osmanlıca için Kutup birisiymis babası ve Kitaplarının Geneli Osmanlıca
Babam sonsuz yolculuğuna çıktıktan sonra, kitapları oldu onun varlığının en canlı tanıkları. Sanki yeryüzündeki hayatı, ölümün berisinde doğal bir uzantı bulmuş gibiydi kitaplarında
Reklam
Gençliğinin İstanbul'unu kah Asya kıtasından Avrupa kı­tasına uzanan ve göz alıcı mücevherlerin parıldadığı muazzam bir el, kah Batı ve Doğu kültürlerinin, Hıristiyan, Müslüman ve İbrani geleneklerin bir arada bulunduğu, karşılıklı derin bir saygının hüküm sürdüğü bir uygarlık ve hoşgörü ocağı gibi görüyordu. Demek ki, annemin Asya özlemi arttıkça, babamın gönlünü, artık Avrupa'nın bir taslağı olarak görmeye başladığı Balkanlar'a doğru çelen coşku gittikçe çok daha pekişiyordu.
Parti'nin dediği oldu... Kiliselerin ve katedrallerin yanı sıra, onlarca cami yıkıldı ve camilerin taş­ları stadyumların ve spor tesislerinin altyapılarının inşaatında kullanıldı. Başkentteki büyük bir cami halk mitinglerine yönelik afişler ve propaganda malzemesi için antrepo olarak kullanıldı. Güney kentindeki bir camiyse sirk binasına dönüştürüldü.
Eski suskunluğu keşfediyorum gene. Babamın mezarı, sayfaları zamanın elleriyle çevrilen ardına kadar açık kalmış bir kitap gibi görünüyor bana.
Sayfa 182
Reklam
58 öğeden 61 ile 58 arasındakiler gösteriliyor.