İbn Arabi ile Lao-Tzu ve Çuang-Tzu'nun Mukayesesi

Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar

Toshihiko Izutsu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Çuang-Tzu
Bununla beraber düşünecek olursak ‘’Ben’’ olarak telakki ettiğim bu ‘’Ben’’in gerçekten de benim ‘’Ben’’im olduğundan nasıl emin olabiliriz ki?
Sayfa 49 - KaknüsKitabı okudu
Vecdin zirvesinde, "otururken unutmak" deyiminin de telkin ettiği gibi, İnsan-ı Kâmil'in zihni bir nev-i boş levha [tabula taşa] gibidir. Kevnî bütün olayların izleri bilincinden silinip gitmiştir; hattâ bilincinin kendisi dahi silinmiştir. [Onun için artık] "nesne" ile "özne" arasında hiçbir fark kalmamıştır. Çünkü zihni de nesneler de tamamen yok olup gitmişlerdir. Şimdi artık o "içinde mutlak olarak ademin bulunduğu", fizik-ötesi acâyib bir "sınırsız geniş" diyarın sâkinidir. Bununla beraber bu [tatmakta olduğu], onun "Hiç-Bir-Şeyin-Var-Olmadığı Köyü'nün ya da "Sınırsız-Genişlik Sahrası'nın bir sâkini olmasının ilk safhasından başka bir şey değildir. Bu mânevî deneyimin ikinci safhasında ise kevnî âlemin realitesi konu ifşa edilir. Bilincinden silmiş olan her şey, kendi bilinci dahi, bu safhada tamamen yeni bir biçim altında ona geri döner. Böylece Varlık âleminin yeni bir seviyesinde yeniden doğmuş olan İnsan-ı Kâmil artık, her an sonsuz çeşitlilikteki nesnelerin gelip gittiği, zuhur edip kaybolduğu ezelî hayat ile zong zong atmakta olan bütün Varlık âleminin kapsamlı ve hiçbir şeyle örtülüp perdelenemeyen bir vizyonuna hâkim durumdadır.
Sayfa 211 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendi geçirdiği vecd tecrübesinde nesneleri başka bir ışık altında görmüş olan bir kimsenin bakış açısından, ontolojik olarak, "özler"in yok olup ortadan kalktığı bir merhale vardır. Bu ise Çuang-Tzû için, tâ ezelden beri, nesnelerin katı ve sağlam ontolojik nüveleri anlamında "özler" diye bir şeylerin mevcûd olmadığına delâlet etmektedir. Bu görüşe göre, herhangi bir olayda bu "özler" denilen şeyler sağlamlıklarını kaybetmekte ve [bir çeşit] sıvılaşmaktadırlar. "Rüya" ile "realite", vâsî ve sınırsız "farksızlık" aleminde birbirlerinden fark edilmemektedirler. Bu âlemde artık bir masa ile koltuk arasında, bir masa ile bir kitap arasında çekilecek belirgin bir ayırım farkı [sınır] bulunmamaktadır. Burada her şey kendisi olmakla beraber aynı anda başka sayısız nesnedir de. "Özler" olmadığından her şey birbirinin içine dühûl etmek de ve sonu gelmeyen bir biçimde biri ötekine dönüşmektedir. Bütün nesneler, dinamik bir biçimde, "bir"dirler. Bu görüş açısını isabetli bir biçimde İbn Arabî'nin Varlığın Birliği (Vahdet-i Vücûd) kavramıyla mukayese edebiliriz. Ve artık idrâk ediyoruz ki bu, Çuang-Tzû'nun "Büyük Karmaşa" ya da Kaos dediği şeydir.
Sayfa 113 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Böylece İnsân-ı Kâmil her bakımdan Semâ'nın ile Arz'ın, yani kendisini Varlık âlemi olarak izhâr eden Yol'un [Tao'nun], Kâmil sûretidir. Semâ ile Arz hangi aslâ dayanarak var iseler ve yaşıyorlarsa İnsân-ı Kâmil de aynı ilkeye göre var olur ve yaşar. İnsân-ı Kâmil ile Yol'un [Tao'nun] icraatını bu ortak ilkesi Adem-i İcraat ilkesinden başka bir şey değildir. İnsanın yaşamak ve maksadına ulaşmak üzere ortaya koyduğu bilinçli çaba, bu yüce ilkeyi çiğner ve onun gerçekleştirmeyi umduğunu tamamen aksi bir sonuca yönlendirir.
Sayfa 229 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Onun zihni hangi durumda zuhur ederse etsin o durumda bulunmaktan râzîdir. Onun dış görünüşü sessiz ve sakindir. Onun alnı açıktır ve bakışı da kaygısızdır. O bâzan sonbahar gibi soğuk ve acımasız olur; bâzan da ilkbahar gibi sıcak ve candan olur. Tıpkı dört mevsimin Tabîat'a uğrayıp geçmeleri gibi, sevinç ve öfke de ona aynı doğallıkla uğrayıp geçerler. (Sonu olmayan bir değişim içinde birbirine dönüşmekte olan) her şeyle kâmil bir uyum içinde olan İnsân-ı Kâmil hiçbir sınır tanımaz.
Sayfa 237 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.