Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri

Kazım Karabekir

Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri Gönderileri

Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri kitaplarını, Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri sözleri ve alıntılarını, Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri yazarlarını, Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şubat'ta Enver Paşa'nın bir sultanla evleneceği söyleniyordu. Ben evvela buna inanmıyordum. Çünkü, Manastır'da ittihad ve Terakki yeminlerinde "saraylara, yaldızlı köşklere" ağır kelimelerle hıya(ne)t izafe edilmişti. ismi kainatın ağzına geçmiş Enver' in böyle bir yemini daha çok geçmeden nasıl tevil edeceğini, hususiyle yemin verdiği kimseler karşısında nasıl yapacağını düşünüyordum.
Sayfa 443Kitabı okudu
Karabekir Paşa'nın Miladi takvim isteği
4 Şubat'ta ben bir layiha verdim. Bunda; Rumi tarih­le Efrenci tarih bizi büyük müşkilata düşürdüğünden, Rumi tarih yerine Miladi tarih kullanılması lüzumunu izah ettim. Hakikaten bazı mühim yanlışlıklar oluyordu. Almanlar Miladi kullanıyor, biz Rumi! Mecburen ikisini birden yazsak diğer vekaletler bunu garip görüyordu. Ben layihamda bir noktayı daha teklif etmiştim. O da, iki tarih arasındaki gün farkının tasarrufu ile, müzayakada bulunan bütçeye yardım edilmesi; fakat, maaş sahiple­rine ağırlık olmaması için bunu(n) birkaç aya taksimi. Miladi tabirinin hoş görülmemesi ihtimaline karşı "askeri sene" gibi bir tabirinin muvafık olacağını da teklifımde yazmıştım
Sayfa 443Kitabı okudu
Reklam
Birşey alacaklar mı, mutlak evvela Alman malı aranır. Öğle yemeği için cebinde "sandöviç" getirir. Mümkün olan herşey Almanya'dan getirtilir, yoksa bir Alman'dan alınır, hiç değilse Alman malı alınır; mecburiyet görülünce başkalarına müracaat. Bizden hemen on misli para fazla aldıkları halde, mecbur olmadıkça tramvaya hile binmezler.
Sayfa 436Kitabı okudu
Almanlar kadar hesaplarını bilen ve tasarrufa riayet eden millet yok gibidir. Hele hesabından on para eksik gelsin ! ince ince sorar, hesabı tamamlatır. Birkaç defa odacı hesabından on para noksan getirmişti, kıyameti kopardı. "Bu benim hesabımdır, senin kendiliğinden para almakta ne hakkın var? Hesap başka, bahşiş başkadır!" diye bağırdı çağırdı. Hesabı tamamladıktan sonra herife dört misli bahşiş verdi.
Sayfa 436Kitabı okudu
Almanların disiplini
Yavaş hareketi hiç sevmezler, hatta bunu bir odacı bile yapsa bağırırlar. Odaya giren biri, masasına gelin­ceye kadar usulen sallana sallana gelirdi. Almanları bu hal pek kızdırır; hem "Çabuk!" diye bağırırlar, hem de elleriyle işaret ederler. "Benim seni bekleyecek vaktim yok, ne sallanıyorsun? Hasta mısın?" derler. Manevralarda, atlı olanlar mutlak dört nal gelmeli, yayalar da canlı canlı yürümeli. Büyük rütbelilere bile "Develer gibi yürümeyin!" diye bağırırlar.
Sayfa 435Kitabı okudu
Alınan genelkurmayının Türkiye'ye Alman piyadesi ve ordusu (50 bin) göndermeyi düşünmesi Türkiye'nin bağımsızlığına saldırı olarak yorumlanmıştır: "Komite içinde cereyah eden fikirlere tam manasıyla vakıf olan bir Türk subayı, bana yetkili Türk çevrelerinin o günkü halet-i ruhiyesi hakkında şunları söyledi: 'Türk savaş poli­tikası hal-i hazırda bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Bu ana kadar Türkiye varolmak ve varlığını güçlendirmek için savaşmıştı. Şimdi ise, imparatorluğun bağımsızlığının korunması Türk hükümetinin başlıca göreviydi. Bu bağımsızlık maalesef Alman dostlarımız tarafından tehdit ediliyordu"_ Güpegündüz İstanbul sokaklarında zafer marşı ile yürüyen Alman birliklerinin Türk halkını huzursuz ve tahrik ettiğini de ayrıca sözlerine ekledi. İstanbul sokaklarında Alman birliklerinin marş söylemesi gerçekten çok büyük bir hata idi. Şarklı bir milletin iç dünyasını bildiğini zanneden Almanların bu tür davranışları. aslında kendilerinn aczini ortaya koyuyordu. Türkler ağırbaşlı ve sakin bir millettir, gürültülü tezahüratlardan hoşlanmazlar. Caddelerde marş söylemek, Türkleri tahrik etmek olur'
Sayfa 421Kitabı okudu
Reklam
Bağdat'taki 54. piyade tümeninin komutanı olarak Mezopotamya'­ daki savaşlara aktif olarak katılan general Hans von Kiesling'in anılarından, önemli bir kısmı torpille İstanbul'a atanmış bu subaylar­dan bazılarının mümkün olduğunca cepheden uzak durmaya çalıştık­larını ve bu dönemi İstanbul'da keyif içinde geçirmeyi tercih ettik­lerini öğreniyoruz. Kiesling, tüm yoğunluğuyla savaş sürerken, bu yüksek aylıklı, süslü üniformalı yabancı subayların İstanbul gecelerinin değişmez unsurları haline gelmesinin, halkta büyük rahat­sızlığa neden olduğunu ve bunun üzerine İstanbul'daki Alman subay­larının sivil elbise ile dolaşmasının emredildiğini yazıyor.
Sayfa 420 - Hans von Kiesling, Soldat drei Welttelien, Leipzig, 1935, s. 149). Türkiye 1916, s. IX, Franz Carl Endres, yayma haz. Gürsel Köksal Ankara, 1994.Kitabı okudu
Enver Paşa'nın Şura-yı Askeri'yi lağvetmesi
Biz şubede işleri yeniden tanzim ederken, Enver Paşa'nın Şura-yı Askeri'yi lağvettiğini öğrendik. Bunn Almanlar da hayret ettiler. Enver Paşa Almanlara da haber vermemiş. Ben Şuray-ı Askeri'nin behemehal bulunması taraftarıyım. Aksi halde, orduya ait herşey nazırın aklına gelen tarzda olacak, nazır değişti mi herşey altüst, nitekim
Sayfa 418Kitabı okudu
5 Kanun-i Evvel akşamı için Acıbadem'deki köşküne Vehib Bey (malum Vehib Paşa ) beni ve İsmet Bey'i davet etmişti. Laf arasında dedi ki: -Enver Harbiye nazırı oluyor, haberiniz var mı? Dedim: -Haberim yok, fakat zannetmem. Çünkü, rütbesi müsait olmadığı gibi yaşı başı da böyle. Ben Enver'in bilakis büsbütün askerlikten çekilmesini ordunun selameti için daha faydalı buluyorum. Bunu kendisine de birkaç kere söylemiştim.
Sayfa 410Kitabı okudu
Yine bir gün Şura-yı Askeri'nin lağvına i 'zam üze­ rine, Enver dedi: -Sen daima şura ile, meclis ile iş görüleceğini zannediyorsun. Napolyon'un mühim sözünü daima hatır­lamalı : "Bir işin çıkmasını istemiyorsanız meclisiere havale ediniz!" Dedim: -Bu sözün üzerinden bir asır silindiri geçmiştir. Ben bilakis diyorum ki : Bir işin bekasını istemiyorsanız meclislere havale etmeyiniz! Enver lisanı değiştirdi: -Esasen tamamıyla karar vermiş değilim. Bir düşünce! Çok me'yus yanından ayrıldım.
Sayfa 397Kitabı okudu
Reklam
Enver Paşa'nın Anadolu'yu Almanlarla karıştırma fikri
"Bana pek mühim bir mesele söyledi. Dedi ki: -Benim mühim bir düşüncem var. Millletimiz her türlü irfandan mahrum olduğundan, müterakki milletlere yetişmek kendi kendimize imkansız. Çok düşündüm, Anadolu'ya Alman mühaciri getirerek Türklerle kay­naştırma(k)tan başka çare bulamadım. Ben bu kadar sersemce bir fikri kendisinden bek­lemediğim için, ihtiyari olmayarak "A !" dedim ve elimi ağzıma vurdum. Dedi: -Söyle, sen başka çare buluyor musun? Dedim: -Bu tasavvur pek felaketlidir. Anadolu'yu Alman müstemlekesi mi yapacaksınız? Bir taraftan geleceklerin irfan ve kabiliyet-i tahakkümiyeleri , diğer taraftan Almanya hükümetinin her fırsattan istifade ile dahili işlerimize müdahalesi neye varır? Milletin terakkisi içın iktisadi işlere aklı erer insanlardan bir meclis toplayınız, esalı bir programla işe başlamak hayırlı olur. " Kazım Karabekir-Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri ss.397
Sayfa 397Kitabı okudu
Almanlara karşı şikayet
Bu şube müdürleri daha kaba muameleler yapıyor­lardı. Hele Feldman, kapı üstüne bir levha asmış, üstü Almanca altı Türkçe!.. Arasıra narası her tarafta çınlardı. Gittikçe Almanların kaba ve fena muameleleri herkesi dilgir etti (gücendirdi, kırdı). Şikayet Enver Paşa'ya git­miş. Kapılardaki yazı meselesini ve fazla naraların ımünasebetsizliğini kendisine bir fortragta söyledim. Enver Bey dedi ki: -Tuhaf şey ! Herkes Almanlardan şikayetçi, halbuki bu adamların bana karşı nezaketten ayrıldıklarını görmedim. Bana karşı başta Liman von Sanders olmak üzere hepsi hürmetkar bulunuyor. Halbuki, şube müdürlerinden arkadaşlardan şikayet edenler var! Bu hususta hayli münakaşalar yaptıktı. Dedim: -Size de mi yapacaklar? Fakat size karşı olan muamele miyar olmasın. Bana da şahsen hürmet ediyor­lar. Fakat ben de ettiriyorum . Diğer şubelerde kapılara bile, üstte Almanca altta Türkçe levhalar asılmıştır. Bu tarzda damgalar yapılmış, zabitlere de hakaretli bağırı­yorlar. Ben, müdürümle samimi isem de, kendime tahakküm ettirmediğim gibi, takımının üstünde çalıştığınıdan söyleyecek sözü yoktur! Enver buna pek ehemmiyet vermez göründü. "Tembih ederim dedi"
Sayfa 395Kitabı okudu
Kazım Karabekir'in haklı eleştirisi:
Harbiye Nezareti işleri. en kudretli bir askeri müte­ hassısı tam manasıyla işgal edebilecek kadar mühim olduğundan, aynı zatın, bir de erkan-ı harbiye-i umumiye reisliği vazifesini görmesine imkan yoktur. Fakat, Enver Paşa bu mütalaaları dinlememiş ve ikilik olmasın diye her iki ağır vaziteyi de üzerine almıştır. Bu suretle de erkan-ı harbiye-i umumiye tamamıya Almanların eline düşmüştür.
Sayfa 392Kitabı okudu
1.Dünya Savaşı Erkan-ı Harbiye:
Enver: Harbiye nazırı ve erkan-ı harbiye-i umumıye reisi Bronzart: Reis-i sani Hafız Hakkı : İkinci reis-i sani Şube 1 : Kaymakam Andres-Binbaşı İhsan Bey Şube 2 : Kaymakam Toveney-Binbaşı Kazım Karabekir Şube 3: Kaymakam Feldman-ismet Şube 4: Göbel (seferberlikte Botrih)-Refik Asayiş şubesi Kara Vasıf Bey, Harbiye Nezareti' ne verildi
Sayfa 392Kitabı okudu
Munih'tc Bavyera erkan-ı harbiyesinden Von Lossov ( Harbiye mektebinde tabiye öğretmeni idi. Balkan harbinde harekata da iştirak etmiışti. I . Dünya Savaşı'nda askeri ateşe olarak İstanbul'a geldi) verdiği bir ziyafette söylediği şu sözler kulaklarımdan gitmiyordu: "'Enver daha çok gençtir. On yaş daha büyük olmaması, memleketimizin başına büyük felaketler getirmesine sebep olabilir".
Sayfa 390Kitabı okudu
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.