Bu yazılar, her ne kadar kısmen polemik tarzında olsa da, tarihî okuma denemesini okuyucularla paylaşmayı, dahası onlara farklı ve alternatif bir okuma yöntemi sunmayı hedeflemektedir. Kur’an’ın siyerle ve tarihle, o dönemin düşünsel/tinsel ve toplumsal kültürüyle birlikte okunması gerektiği hususundaki ısrarımız, Kur’an’ın anlaşılabilmesi için indiği bağlamın hiçbir zaman gözardı edilmemesi gerektiğine ilişkin olan inancımızdan kaynaklanmaktadır. O bakımdan teolojik metinlerin ve bu metinlerde geçen tarihî ve tabiî olay ve aktörlerin kendi özgün dönemlerine ait bilgilerimiz ne kadar artarsa, bu bilgilere bağlı olarak orijinal ve otantik hâline uygun fotoğrafı, ne kadar geniş ve zengin bir bütünlük içinde görme imkânı bulursak, Kur’an’ın doğru anlaşılması hususundaki oranın da, o derece artmış olacağı kanaatindeyiz. Yani tarihsel empati, Kur’an’ın 7. yüzyıl muhataplarının pozisyonuna/konumuna, tarihsel varoluş ve yaşantılarına, içinde bulundukları tüm hâllere bürünmek suretiyle yapılmalıdır. Çünkü onların kendi tinselliklerinin temessül ve tecessüm ettiği Kur’an’ı, doğru ve tam anladıkları bizim için şüphe götürmezdir.