Edebiyat metni, ötekinin mantığının icra edildiği alandır; aynının mantığını hayata geçirdikleri ölçüde bütün bilimler, ötekinin mantığını saf dışı bırakmışlardır.
Aslında, hiç durmadan çekip gidiyordu o ve kendi bedeninin (fiziksel bedeninin , öğreti bütüncesinin, toplumsal bedeninin) yerine, adı "Lacan" olan bir "söz"ün yaratıcısı olan gösterenleri koyuyordu.
Pozitivizm, öznelliğini itiraf eden söylemin bilimsel olamayacağını iddia edip dışlarken, psikanaliz öznelliğin üstünü örtenleri kör, hatta patojen olarak görür.
Gerçek adına söz alan anlatı buyruk niteliğindedir. Onun "anlam"ı, bir buyruğun anlamı kadar açıktır. Hal böyle olunca güncelliğin (gündelik gerçekler) oynadığı rol, eski zamanlarda ilahi güçlerin rolüyle aynıdır: Rahipler, tanıklar ya da günümüzde bakanlar güncelliği konuşturarak onun adına emirler yağdırırlar. Elbette, gerçeği "konuşturmak" Yaradan'ın gizli iradesinin tecelli etmesini sağlamak değildir artık. Günümüzde, "tecelli eden" bu gizli iradenin yerini rakamlar ve veriler alır. Ancak yapı aynıdır.: Söylenmesi,, inanılması ve yapılması gerekenleri "gerçek" adına, azimle kabul ettirmeye dayanır.
eğer çekip gidersem, nihayet öteki olmak için gitti deyin. yasaya rağmen öteki olmayı isteyerek geçirilmiş bir ömrün sonunda, herkes gibi öteki olmakla da yetinebilir insan.
Sahneye koyduğu oyunu ve oluşturduğu iktidar alanını buluşturmaya çalışan söylemin tek çıkar yolu kurumlara bağlanmaktır; böylelikle halkın gözünde meşruluk kazanır, ancak toplumsal güçler arasındaki ilişkilere de bağımlı hale gelir.
Profesyonel tarih elediği öznelerle, ayrıcalık tanıdığı sorunsallarla, yararlandığı belgelerle ve modellerle analog işlemci gibi çalışır. Bilim adına kendi müşterilerini seferber eder ve silahlandırır.
Tarihyazımı edebiyatı, her zaman pedagojik ve kuralcı, milliyetçi ve militan bir söylemdi. Ancak düşünülmesi ve yapılması gerekeni daima ilan eden bu dogmatik söylem kendini doğrulama ihtiyacı duymadı, çünkü gerçek adına konuşuyordu.
Bütün yaşamı boyunca kimi kavramsal modelleri, figürleri ve belirleyici örnekleri edebiyattan bulup çıkardı; onun yarattığı disiplin, her zaman "şairin yetkisi" vurgusunu taşıdı.