Tarihimizdeki Garip Olaylar

Sabri Kaliç

Tarihimizdeki Garip Olaylar Sözleri ve Alıntıları

Tarihimizdeki Garip Olaylar sözleri ve alıntılarını, Tarihimizdeki Garip Olaylar kitap alıntılarını, Tarihimizdeki Garip Olaylar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
19. yüzyıl sonlarında Halil Ağa isminde bir adam karılarının ve annesinin geçimsizlik kavgaları yüzünden, kahrından ölmüştü. Vasiyeti üzerine mezar taşına: “Karı dırıltısından ölen Esseyid Halil Ağa’nın ruhuna El Fatiha – Hicri 1260” diye yazıldı. Bu mezar taşı Merkez Efendi mezarlığındadır.
Günümüz Türkçesinde “başıboş, serseri kimse” anlamında kullanılan “berduş” sözcüğü aslında “evi sırtında” (varı yoğu ancak üzerindekiler olan kişi) anlamındaki “hâneberdûş” sözcüğünün kısaltmasıdır. Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nin “berduş” maddesinde “… berduş terkibinin zamanımızda mektepli gençler, hatta kalem erbabı tarafından dahi ‘hâneberdûş’ yerine kullanılması içinde bulunduğumuz dehşetli dil buhranının en büyük misallerinden biridir” denilerek şikayet edilmektedir…
Reklam
BU DA İSTANBULLU DİYOJEN! 20. yüzyılın başlarında Moda taraflarında bir fıçı içinde yaşayan, bu nedenle de herkesin “Diyojen Ali Bey” dediği ayyaş bir balıkçı vardı. O zaman 45 yaşlarında olan bu adam gece gündüz sarhoş gezerdi, ama kimseye sataştığı veya kimsenin kalbini kırdığı görülmemişti. Bu nedenle mahalle halkı Diyojen Ali Bey’i çok severdi. Lodoslu bir fırtına gecesi dev dalgalar Diyojen’in sahildeki fıçısını kapıp da denize götürdüğünde birkaç balıkçı canlarını tehlikeye atarak denize açılmış ve fıçıyı sahile getirmeyi başarmışlardı. O anda gördüler ki fıçıda hâlâ uyumakta olan Diyojen ayağa fırlamış ve kendini kurtaran balıkçılara şöyle bağırıyordu: “Ne var? Biri denize mi düştü? Atlayalım, hemen kurtaralım!”
Fatih Sultan Mehmet tahta çıktığı zaman bir kuyrukluyıldız görülmüştü ve Papa o zaman yıldızı “ Türk ve Müslüman dostu zındık yıldız ” olarak aforoz etmişti.
Sayfa 8 - Maya KitapKitabı okudu
İstanbul'da Veba Salgını;
Ortaçağ’da Avrupa’yı kasıp kavuran ve o zamanki Avrupa nüfusunun 1/3’ünü öldüren veba dönem dönem Osmanlı’nın da başına bela olmuştu. Bu veba salgınlarından en vahimi ise 1812 yılında yaşanan ve dönemin İstanbul’unda tam bir dehşet havası estiren salgındı Zamanın gümrük emini tarafından düzenlenen bir resmi belgeye göre, bir buçuk ay içinde İstanbul’da her gün 850-900 kişi ölmüş, Ramazan ayında ise ölü sayısı 1200’e kadar çıkmıştı hastalığın giderilmesi için, Sultan Mahmut yatsı namazından sonra minarelerden yüksek sesle “Ahkaf Suresi” okunmasını emretmişti; bunun üzerine halk dehşet içinde kaldı. Ramazan bayramında ise, bayramlaşmak münasebetiyle halkın birbiriyle teması arttığından, hastalık tüyler ürpertici bir hal aldı. Bayramın ertesi ölümler günde 3000 kişiye kadar çıktı; ulemadan bir kısmı padişaha müracaat ederek: “Ahkaf suresi Âd Kavmi’nin helâk olacağını haber verir, böyle günlerde okunması hiç uygun değildir” dediler. Emir geri alındı, hatta geri alınmakla da kalınmayarak, evlerde bile Kur’an okunurken bu surenin okunmaması emredildi
CELLÂT KARA ALİ
Osmanlı tarihindeki en meşhur ve en korkunç cellâtlardan biri Kara Ali’dir. Sultan İbrahim’in de cellâdı olan Kara Ali tarihe ‘padişah cellâdı’ olarak geçmişti. Evliya Çelebi Kara Ali ve yamaklarının giyimlerinden, sürekli üstlerinde taşıdıkları idam ve işkence aletlerinden söz ettiği bir betimlemesini şu cümleyle tamamlar: “Amma ne’uzü-billah hiç birinin çehresinde nur kalmamış, zehir gibi âdemlerdir.” Cellât Kara Ali, Sultan İbrahim’den önce sadrazamı Hezarpâre Ahmet Paşa’yı boğmuştu. Sadrazam Sofu Mehmet Paşa’nın emriyle Sultan İbrahim’i boğmak üzere, hapsedildiği küçücük hücresine gitmek zorunda kalan Cellât Kara Ali, padişahın haykırışlarına dayanamayarak kaçmıştı. Cellât Kara Ali’den daha gaddar olan Sadrazam Sofu Mehmet Paşa, cellât ve yamaklarını yaptığı baskıyla Sultan İbrahim’in hücresine zorla sokmuştu. Kara Ali yamaklarının da yardımıyla gözyaşları içinde infazı gerçekleştirmiş, Sultan İbrahim’i boğarak öldürmüştü. 1664’te ölen fakat ölüm sebebi bilinmeyen Kara Ali’nin yattığı yerin Karyağdı bayırındaki cellât mezarlığı olduğu tahmin edilmektedir.
Reklam
330 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.