Her kentin kendine has bir; kimliği var.
Bazıları doğal güzellikleri, tabiat varlıklarıyla kimileri de yetiştirdiği ünlü değerleriyle bilinir, tanınırlar. Urfa ise tarihsel varlıklarla, taş yapının mimariye, sanata dönüştüğü, otantik yapılarıyla tanındığı gibi, medeniyetlerin, uygarlıkların ve dinlerin harmanlandığı bir kent merkezi olarak da bu kimliğini elinde dünden bu güne taşımaktadır.
Gözümüzü açtığımız zaman, taşı, toprağı, mimari yapısı, sarısıcağı ile kucaklaştığımız, bize onur ve şahsiyet kazandıran, özel bir sevgi, özgün bir bakışla sahiplendiğimiz Urfa... Geçmişi ile öğündüğümüz, bu gününe sahip çıktığımız gelecekte de bu kimliği ile yaşaması için verilecek çabaların layığı Urfa... Bir tutkuyla bağlandığımız, gerçek kimliğini kazandırmak için uğraş verdiğimiz Urfa...
Aşağı çarşı ya da Haşimiye denilince, hemen Urfa'nın en eski yapıları ile tarihi ve mimarisinin tüm güzelliklerinin sergilendiği otantik çarşılar akla gelir. Haşimiye Meydanı'ndan çarşıya dalınca, girift sokaklar birbirine bağlı olarak, her köşe büyülü bir çarşıya açılır. Bedesten, Kazaz Pazarı, Sipahi Pazarı, İsotçu, Kınacı, Kürkçü, Kazancı, Eskici, Kalaycı çarşıları yan yana, sıra sıra uzanır; göğüs göğüse bakışırlar...