Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler

Marshall Sahlins

Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler Sözleri ve Alıntıları

Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler sözleri ve alıntılarını, Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler kitap alıntılarını, Tarihsel Metaforlar ve Mitsel Gerçeklikler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Saussure için dili, söylemdeki bireysel uygulamalarından ayrı olarak, kolektif boyutu itibariyle oluşturma zorunluluğu buradan kaynaklanır. Dil ancak konuşanlar topluluğunda mükemmel bir göstergebilimsel sistem olarak mevcuttur.
Filozof bize der ki: "Bir şeyin bilincinde olunduğunu söylemek yeterli değildir; bir şeyin bir şey olarak bilincinde olunduğunu da söylemek gerekir" (Percy, ı958: 638, vurgu bana ait). Algının insan bilincinin -ya da en azın­dan toplumsal iletişimin- bir gerçekliği haline gelmesi, algılaya­nın icat etmediği bir kavramın içine yerleşmiş olmasıyla mümkün olur. Kavram, oluşmuş olan kültürün içinde harekete geçirilir.
Reklam
Saussure dil için de aynı şeyin geçerli olduğunu öne sürer. Ona göre, göstergenin kavramsal değerini belirleyen, o göstergenin birlikte var olduğu diğer göstergelerle olan ilişkileridir. Göster­genin yer aldığı (sistemik) ortamda diğer göstergelerle arasındaki karşıtlıklar, onun kendi anlamının veya kavramsal değerinin bil­lurlaşmasını sağlar.
Rivayete göre birçok tanrı, Paao'dan kendilerini tanrıları olarak kabul etmesini ve onlara tapmasını ister. Paao, evini, koa "e'nin (Bos'n kuşu) uçtuğu dik bir uçurumun kenarına inşa etmiştir. Ne zaman tanrı lar gelse, Paao onlara bu uçurumdan uçmasını söyler. Sağ salim geriye dönen onun tanrısı olacak ve Paao ona tapacaktır. Fakat tanrılar uçurumdan atladığında, uçurumun dibinde paramparça olurlar. [Kısaca söylersek: Sözde tanrılar Lelekoae ve Makuapali'nin akıbeti böyle olur, ancak Makuakau- mana, Paao'nun kanosuna uçar ve onun tanrısı olur
Anlamların, şeylerin "kopyası" olduğunu ileri süren bütün teorileri böylel ikle bir kenara bırakabiliriz. Fakat şu yine de doğrudur: Ey- lem esnasında göstergelerle maddi dünya arasında belirtisel bağ- lar kurulması, o göstergelerin kavramsal değerlerini etki leyebilir. Hawaili şefler ticareti tekel lerine almak uğruna tabu kavramını kendi çıkarlarına uygun şeki lde kul landığında, bunun en azından şöyle bir sonucu oldu:
Fakat dil sistematikse ve bu şekilde analiz edilebiliyorsa, göster- gelerinin de nedensiz olması gerekir. Dil kendi içinde ve kendisi için anlamlı bir sistemdir:
Reklam
Yapısal antropoloji ikili bir karşıtlık üzerine kuruldu ve bu karşıt- lık sonradan onun alameti farikası oldu: tarihe radikal bir karşıt- lık. Saussure'ün bir bilimsel nesne olarak dil modelinden hareket eden yapısalcılık, bu modelin yaptığı gibi, olay karşısında sisteme ve artsüremlilik karşısında eşsüremliliğe öncelik tanıdı. Yapısal analiz de, Saussurcü dil [la langue) ve söz [la parole) ayrımına koşut şekilde, bireysel eylemi ve dünyevi pratiği -yerleşik siste- min yansımasını ve "uygulanması"nı temsil ettikleri durumlar sa- yılmazsa- dışlıyor gibiyd
Saussure, toplumsal yaşamda göstergelerin rolüyle ilgilene- cek genel bir "göstergebilim"in gelişimini öngörmüştü. Yine de Saussure'ün görüşüne göre iktisat gibi alanlardaki değerler "bir şeki lde nesnelere dayandıkları" için tamamen göstergebilimsel çerçevede ele alınamazdı.
Polinezya'ya özgü soy kavramı, bu kültürel tekrarın mantıksal araçlarını sağlar. Çünkü soy, cinsin türle ilişkisidir. Tıpkı babanın oğul larıyla ilişkisi gibi, atanın kendi soyundan gelenler karşısın- daki konumu da genel bir sınıfın kendi spesifik örneklemeleriyle, başka bir ifadeyle bir "tür"ün kendi "türceleri"yle· ilişkisine ben- zer. Maori lerdeki iwi ve hapu gibi kolektif soy grupları ise, genel- likle soyun devamı olduklarını gösteren bir önek alarak, atanın ismiyle isimlendirilir: Ngati-Tuwharetoa (Tuwharetoa'nın soyun- dan gelenler) -ya da belki 'Tuwharetoa'lar" diyebiliriz- Maori di- linde genellikle kullanılan biçimdir ve soydaşlık belirten ifadeler (örneğin ati) Orta ve Doğu Polinezya'da yaygındır.
kadın ilişkileri ve daha pek çok alanda bir paradigma görevi görür. Bu tür başlangıçlar ile şimdi arasındaki, soyut kategoriler ile tarihsel şahsiyetler arasındaki süreklilik, onları bağlayan ke- sintisiz doğum zinciriyle güvenceye alınır. Sonraki kahramanlar, orijinal ve türetici kavramların soyağacından gelir ve böylelikle kavramlar arasındaki ilişki leri -kendi özellikleri ve amelleri ola- rak- tarihsel-pragmatik bir kipe taşır.
Reklam
Polinezya kozmolojisi, sterotipik yeniden üretime son derece el- verişlidir. Güçlü mantıksal süreklilikler, kozmogonik mitlerin en eski unsurları ile en son tarihsel efsanelerin şef kahramanlarını birbirine bağlar. Gerçi ilk baştaki kategoriler, kişileştirilmemiş soyut kavramlardır
Bütün bunlara karşın. başlangıçta yapısalcılık genel antropo- loji alanına teorik sınırlılıkları olduğu gibi korunarak taşındı. "Sistem"in riske sokulmaması için tarihten uzak durmak gerektiği düşünüldü. Söylediğim gibi, eylem ancak, yerleşik bir düzenin işle- yişini, mevcut kültürel kategorilerin "stereotipik yeniden üretimi- ni" (Godelier'nin ifadesi) temsil ettiği ölçüde hesaba katı lıyordu. Üstelik eylemin böyle tarihdışı şekilde temellük edilmesi, geçerli bir argümanla da desteklenebilirdi: