"Be makam-ı Konstantiniyye el mahmiyye." Yüzyıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu'nun fermanlarında ve kayıtlarında büyük şehrin ismi böyle geçerdi. Son döneme kadar, basılan bazı kitapların ilk sayfasında "Konstantiniyye... .matbaası" künyesi vardır. Osmanlı, Büyük Konstantin'in kurduğu dünya başkentine sahip olmaktan gurur duyar. İsimleri çoktu büyük şehrin; Asitane, Deraliyye, Dar-ül hilafet'il aliyye, Dar'üssaadet veya Dersaadet (Saadet evi - Saadet Kapısı) ; İslambol gibi... İstanbul "Stinpolis - şehre doğru" deyiminden gelir. Nedense Konstantinopol isminden bucak bucak kaçanlar, bu kelimeyi Türkçe sanırlar. 15. yüzyıldan beri şehre gelen seyyahlar onun düzineyle ismini saymadan edemezler; Byzantion, Nea Roma gibi... Slavlar Tsarigrad der. Balkanlar da hala böyle, Çar şehri ismiyle yaşar. İsmi çok; eseri çok, uzun geçmişi şanlı bir şehirdir İstanbul... Sultanahmet şehrin merkeziydi. Romalılar kâinata hükmediyordu; daha doğrusu geçmiş asırlardaki bu gerçeğin yeni farkına varmış değillerdi, ama daha da çok vurguluyorlardı. Bu meydan dünyanın merkezi olarak saptandı ve daha birkaç yüzyıl hem en büyük abideler burada yükseldi, hem dünyanın ve imparatorluğun kaderini çizen isyanlar burada patlak verdi. Sultanahmet dünyanın en güzel meydanıydı ve de en kanlı hadiselerin geçtiği yerdi. Nika İsyanı, IV. Mehmet devri vak'aları, Osmanlı modernleşmesinin başlangıcı olan 1826'da Yeniçeri ocağının kaldırılması sırasındaki kanlı olayları Sultanahmet Meydanı yaşadı. Bir asır kadar sükûnet içinde çehresi değişen bu meydan, Mütareke devrinde işgal kuvvetlerine karşı en büyük mitingle siyasi kariyerini tamamladı. Bugün insanlık tarihinin en güzel açık hava salonudur.