Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tarihten Günümüze Espri ve Fıkralarıyla Ünlüler

İsmail Özcan

Tarihten Günümüze Espri ve Fıkralarıyla Ünlüler Sözleri ve Alıntıları

Tarihten Günümüze Espri ve Fıkralarıyla Ünlüler sözleri ve alıntılarını, Tarihten Günümüze Espri ve Fıkralarıyla Ünlüler kitap alıntılarını, Tarihten Günümüze Espri ve Fıkralarıyla Ünlüler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
ALLAH HER HAKKI KORUR Kanuni Sultan Süleyman, Şeyhülislâm Ebüssuud Efendi’den, manzum bir beyitle, Topkapı Sarayının bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların yok edilmesinin dinen mümkün olup olmadığını sormuş. Beyit şöyle: “Dirahta ger ziyan etse karınca Günah var mıdır ânı kırınca?” (Eğer karınca ağaca zarar verir, onu kurutursa onu yok etmenin bir günahı var mıdır?) Şairliği de bulunun Ebüssuud Efendi, manzum soruya manzum bir cevap vermiş: “Yarın Hakkın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca.”
ARABA Necip Fazıl’a sormuşlar: — Üstat, sizin özel arabanız yok mu? Cevap vermiş: 10 — Olacak ve ona en son bineceğiz
Reklam
GEREKSİZ Süleyman Nazif Basra valisi iken, belediye başkanı olan zat bir gün S.Nazif e şehrin mezarlığının etrafını bir duvarla çevirme projesinden bahsetmiş. S. Nazif, düşüncesini şöyle açıklamış: — Bana göre gereksiz masrafa girmektir. Çünkü dışarıdakiler mezarlığa girmek istemezler. Mezarlıktakiler de zaten dışarı çıkamazlar…
HİLTON Şair ve yazar Arif Nihat Asya’nın (1900-1975) İstanbul’da, uluslararası standartlarda Hilton’dan başka otel bulunmadığı dönemlerde yazdığı bir dörtlük şöyle: “Bir kafileyiz zavallıdan yoksuldan, Nidelim üstün yaratılmış kul kuldan; Eller seyreder İstanbul’u Hilton ‘dan, Biz seyredeniz Hilton’u İstanbul’dan.”
Reklam
EV Abdülhak Hamit, bir gün Beyoğlu’nda kendi adı verilmiş olan bir sokaktan geçerken içini çekerek şöyle demiş: — Aah, ne olurdu şu sokağa benim adımı vereceklerine, buradan bana bir ev verselerdi!..
MANİLİ MEKTUP Anadolu’da bir köyde, bir delikanlı davullu zurnalı düğünle evlenmiş. Düğünden bir ay sonra da askere gitmiş. Aradan on ay geçmiş ama köyden yeterli haber alamamış. Merak ettiği konu çocuğunun olup olmadığı. Hanımı okuma yazma bilmez, geleneğe göre babaya da böyle şey sorulmaz. Nihayet babasına yazdığı bir mektupta dereden tepeden söz ettikten sonra sonuna bir mani iliştirmiş: “Güzel mektup gez de gel Bizim köye var da gel Bir iken iki olduk Üç olduk mu sor da gel.” Baba tahsilli biri değil ama çarıklı kurmay. O da cevabî mektubunda havadan sudan bahsettikten sonra oğlunun sorusuna bir mâni ile cevap vermiş: “Bir dalda iki kiraz Böyle mektup yine yaz Tarla mahsul vermedi Gelecek yıl yine kaz.”
BİRAZ NEFES Yahya Kemal’e yakıştırılan esprilerden bir de şudur: Yahya Kemal iri gövdesiyle çok sevdiği Boğaz içinde bir yokuşu tırmanırken yorulmuş. Hemen yolu üzerindeki bir bakkal dükkanının önündeki tabureye ilişmiş. Bakkal, Yahya Kemal’i yağlı bir müşteri sanarak sor| muş: — Bir şey mi alacaktınız? — Evet efendim, müsaade ederseniz biraz nefes alacağım.
AYNI İki gözü de görmeyen bir dostu bir gün Neyzen’e sormuş: — Memleketin durumunu nasıl görüyorsun? Neyzen cevap vermiş: — Aynen senin gördüğün gibi…
Reklam
İKİ DİL Süleyman Nazif in oğlu Sait Nazif, çocukken babasına sormuş: — Baba, Fransızca’yı sen mi iyi bilirsin, yoksa Victor Hugo mu? Süleyman Nazif, oğlunun gözündeki değerini yitirmemek, Victor Hugo’nun da hakkını yememek için şöyle cevap vermiş: — Victor Hugo Fransızca’yı benden iyi bilir; ama ben de Türkçe’yi ondan iyi bilirim.
BATAKLIK Osman Yüksel Serdengeçti, hayatının büyük bölümünde yayıncılıkla (kitap, dergi vs.) meşgul olmuştur. Bu işi yaparken hiçbir zaman kalifiye bir ekibe sahip olmamış, genellikle lise ve üniversite öğrencilerinden yararlanmıştır. Çalışmalar sırasında öğün vakti geldiğinde yemek işini lokantaya falan giderek değil de matbaada mütevazi bir şekilde idare ederlermiş. Sözgelişi, mevsim yazsa yemek listesi fırından yeni alınmış ekmek ve bol domates salatasından oluşuyormuş. Bu yemekle doymaya çalıştıkları bir gün, yemekte bulunan bir delikanlı, taze ekmekten kopardığı büyük parçaları salatanın suyuna sünger gibi bandırıp atıştırıyormuş. Osman Yüksel bakmış salatada su diye bir şey kalmayacak (çünkü herkesin ona ihtiyacı var) genci ikaz etmiş: — Ulan kerata, bataklık mı kurutuyorsun, biraz yavaş ol!
Yüksek Yer
Bir dostu, "Üç İstanbul"un yazarı Mithat Cemal'e (1885-1956) saçlarının ağardığını anlatmak için: - Tepeye kar yağmış,demiş. Mithat Cemal: -Doğrudur. Yüksek yerlere vakitsiz yağar, diye karşılık vermiş.
SAĞANAK Eski Yunan filozofu Sokrat’ın karısı son derece geçimsiz, çenesi alabildiğine düşük biriymiş. Bir gün Sokrat’a verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu başından aşağı boşaltmış. Sokrat, — Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum, demiş.
125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.