Daha da önemlisi, fedakârlık nedir?
Fedakârlığın birinci nosyonu takastır: Ötekine benim için değerli olan bir şeyi vererek ondan benim için daha gerekli olan bir şeyi alırım.
İnsan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür.18 olduğunda düşünceleri sert bir kayaya çarpar. 20 yaşına geldiğinde hiçbir şey değiştiremeyeceğini anlar 25 yaşına geldiğinde ise dünyanın onu değiştirdiğini fark eder. Ve insan 25 yaşında ölür, 75 yaşında gömülür.
Tarkovski’nin kahramanları dizlerinin üstünde, başları yukarıya, göğe dönük dua etmezler; aksine nemli toprağın sessiz kalp atışlarına yoğunlaşıp kulak verirler...
Tarkovski ile ilgili problem kendisinin basbayağı Jungcu yorumu desteklemesidir, buna göre dışsal yolculuk kişinin psişesinin derinliklerine doğru çıkılan içsel yolculuğun bir yansıması ve dışsallaşmasıdır.
Eugenia, Madonna del Parto onuruna basit köylü kadınların bir kilisede düzenlediği törene şahitlik eder - azizeye anne olma dileklerini iletmekte, evliliklerinin doğurganlıkla taçlanması için dua etmektedirler. Şaşkına düşen Eugenia anneliğin çekiciliğini anlamaktan uzak olduğunu kabul ederek töreni izleyen papaza inançlı biri olmak için ne gerektiğini sorar, papaz şöyle yanıtlar: “Diz çökerek başlamalısın” - Pascal’ın meşhur “Diz çök ki geri zekâlı olasın”ına yönelik (sahte entelektüel gururdan mahrum kalırsın) açık bir atıftır bu. (Ne ilginç ki Eugenia bunu dener ama yarı yolda bırakır: Dışsal bir jest olarak bile diz çökemez.) Burada Tarkovskici kahramanın çıkmazıyla karşılaşırız: Nostalji eksikliğinden, boğucu bir varoluş çaresizliğinden dolayı naif tinsel kesinlikten kopmuş günümüz entelektüelinin (en iyi örneği Nostalgia’nın kahramanı Gortçakov) dolaysız dinsel teslimiyete geri dönmesi ve bu kesinliğe yeniden ulaşması mümkün müdür?
İnsan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür.18 olduğunda düşünceleri sert bir kayaya çarpar. 20 yaşına geldiğinde hiçbir şey değiştiremeyeceğini anlar 25 yaşına geldiğinde ise dünyanın onu değiştirdiğini fark eder. Ve insan 25 yaşında ölür, 75 yaşında gömülür.
Solaris, tüm psişik hayatımız ona dayansa da gerçeklikte asla kabul etmeye hazır olamayacağımız nihai fantazmatik nesnel ekimizi veya partnerimizi gerçekliğin tam da içerisinde üreten ya da cisimleştiren bir makinedir.
Solaris’le ilgili bir ropörtajda durum şöyle açıklanır: “Kelvin’in Solaris’teki misyonunun tek bir amacı olabilir: Ötekini sevmenin hayat için bir zorunluluk olduğunu göstermek. Aşksız bir erkek, erkek değildir......”