Taş Devri Ekonomisi

Marshall Sahlins

Taş Devri Ekonomisi Quotes

You can find Taş Devri Ekonomisi quotes, Taş Devri Ekonomisi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Dünyanın en ilkel halklarının pek az şeyi vardır. Ama yoksul değillerdir. Yoksulluk malların belirli ölçüde az olması anlamına gelmediği gibi araçlar ve amaçlar arasındaki ilişkiler ibaret değildir yoksulluk her şeyden insanlar arasındaki ilişkidir toplumsal bir statüdür bu niteliğiyle uygarlığın bir icatıdır.
Büyük Neolitik Sıçramayı istediği gibi yüceltebilirdi. Buna göre Neolitik Devrim, "insan- ları, bütün zamanlarını tamamen yiyecek bulmaya dönük uğraşlarla geçirmekten kur- tararak genel olarak boş zamanın mevcut olmasını” sağlayan büyük bir teknolojik iler- leme olarak tanımlandı
Reklam
Gerçekten tarım insanlık tarihinde kölece emeğin ilk ürünüdür. Ve ilk katil çiftçi olan Kabil dir
Dışarıdan gelen bir ziyaretçi açısından bu kadar aşikâr olan bir zorunluluk, burada sö- zü edilen halk için kökleşmiş bir alışkanlık olmalı. Maddi gerekliliklerin bu mütevazı- lığı, kurumsal bir nitelik kazanır: Çeşitli ekonomik düzenlemelerde ifadesini bulan po- zitif bir kültürel olguya dönüşür. Örneğin Lloyd VVarner, Murnginleri anlatırken, taşı- nır olmanın, şeylerin yerel düzeni içinde belirleyici bir değer olduğunu aktarır. Küçük şeyler, büyük şeylerden genellikle daha iyidir. Nihai analizde "eşyanın göreli olarak ko- lay taşınır olması”, onun kullanılıp kullanılmayacağının belirlenmesi açısıdan, göreli ola- rak kıt olmasına veya emek maliyetine üstün gelecektir. Çünkü, VVarner "nihai değe- rin, hareket özgürlüğü" olduğunu yazar. Ve VVarner, "toplumun gezici var oluşuna ma- ni olacak nesnelerin yükünden ve sorumluluklarından kurtulma yönündeki (bul arzu- yu", Murnginlerin "gelişmemiş mülkiyet duygusuna" ve "teknolojik donanımlarını ge- liştirmeye ilgi duymamalarına” bağlar
Tarımsal yöntemlerin gerilediği aşikârdır. Toprağın, ekicinin ihtiyaçlarını karşıla- mak için gerekenden daha fazla ürün vermesini sağlamak faydasızdı, zira artık ürün ih- raç edilemediğinden böyle bir şey ne toprağı işleyenin durumunu iyileştirebilir ne de toprağın rant değerini yükseltebilirdi. Dolayısıyla çiftçi, asgari bir özen ve çabayla ye- tiniyor ve ekinleri satma olasılığı, toprak sahiplerini gelişkin ve daha kazançlı yöntem- ler benimsemek konusunda bir kez daha cesaretlendirene kadar agronomik bilim unu- tulmaya terk ediliyordu. Ancak o zaman toprağa sadece bir geçim aracı olarak değil, ay- nı zamanda bir değer olarak bakılmaya başlanacaktı (
Paleolitik hoşnutsuzluğun spesifik olarak antropolojik nitelikteki bir başka kaynağı ise, alanın kendi içinde yer alır ve AvrupalIların, Avustralya Yerlileri, Buşmanlar, Onalar, Yahganlar gibi mevcutavcı ve toplayıcılar hakkındaki gözlemleri bağlamında ortaya çı- kar. Bu etnografik bağlam, avcı-toplayıcı ekonomiye ilişkin anlayışımızı iki şekilde çar- pıtma eğilimindedir.
Reklam
Genel olarak Yerliler iyi bir yaşam sürerler. Bazı bölgelerde belirli mevsimlerde yiye- cek yetersizliği baş gösterebilir; ama böyle durumlarda bu bölgeler terk edilir. Fakat bir bölgenin yiyecek açısından zengin mi olduğunu, yoksa tam tersinin mi geçerli ol- duğunu bir gezginin, hatta o bölgenin yabancısı olan birlerim in bilmesi tama- men imkânsızdır... Ama bir Yerli kendi bölgesinde çok farklı bir durumdadır-. O, böl- gede hangi ürünlerin yetiştiğini, çeşitli yiyeceklerin mevsiminin tam olarak ne zaman geldiğini ve onları en kolay nasıl temin edebileceğini kesin olarak bilir. Avlanma saha- sının farklı bölümlerine ne zaman gideceğini bu koşullara göre ayarlar; sadece şunu söyleyebilirim fcij/erlilerin kulübelerinde daima büyük birbolluk gördüm
Tam tersine mülkiyet alanında var olan belirli bir özerklik her bir hanehalkının, baş- kaları için üretmek yerine, bütün çabasını bizzat kendi çıkarlarına hasretme eğilimini güçlendiri
Doğulu bir toplumu Batılı bir toplumdan farklılaştıran başka bir boyut da, ihtiyaçların çok sınırlı oluşudur. Bu durum, mübadelenin sınırlı ölçüde gelişmiş olmasıyla, insanların çoğunun ihtiyaçlarını kendisinin karşılamak zorunda oluşuyla, ailelerin kendi üretebildikleriyle yetinmek mecburiyetinde olmasıyla, dolayısıyla ihtiyaçların zorunlu olarak nitelik ve nicelik anlamında mütevazi düzeyde kalmasıyla bağlantılıdır.
Her şeyden önce bugün yaşadığımız dünyayı nasıl değerlendirmeliyiz? İnsanlığın üçte biri ila yarısı arasında değişen bir bölümünün her gece aç yattığı söyleniyor. Eski Taş Devri'nde bu oranın çok daha küçük olması gerekir. İçinde yaşadığımız çağ, daha önce benzeri görülmemiş bir açlık çağıdır. Çok büyük bir teknik güce eriştiğimiz bu çağda, açlık kurumsallaşmıştır. Bir başka kutsal formülü daha tersyüz edelim-. Kültürün gelişmesiyle birlikte açlık miktarı göreli ve mutlak olarak artıyor.
Sayfa 46
56 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.