Tasavvuf Tarihi

Alexander Knysh
Sahra Altı Afrika'daki çoğu tarikatın silsilesi öyle ya da böyle bir Mağribi şeyhe dayanır.
Sayfa 252Kitabı okudu
Ruslara karşı bağımsız dağlıları birleştirmek için çaba gösteren selefleri Gazi Muhammed ve Hamza(t) Bek gibi Şeyh Şâmil de Nakşibendiyye'nin Halidi koluna bağlıdır.
Sayfa 289Kitabı okudu
Reklam
Kelâbâzî ileri seviyede bazı tasavvufi hakikatlerin avamın kafasında karışıklığına yol açabileceğini ve bu sebeple müntesip olmayanlara faş edilmemeleri gerektiği kanaatindedir.
Hallac'ın eserlerindeki ana meselelerden biri de Allah'ın başka herhangi birine taati cüretkar bir biçimde reddettiği için cezalandırdığı İblis'in trajik kaderini irdelemesidir. Şeytanın kibrinden ötürü Allah'ın emrine tabi olmayı reddedişini açık bir biçimde kınayan İslâm akidesinin aksine, Hallac'ın yorumuna göre İblis kendisini "[Allah'ın] birliğini, kâmil anlamda tevhidi ve ebedî sıdkı vazetmeye adamış olmasına rağmen severek ibadet ettiği Allah tarafından yıkıma uğratılan trajik, mağdur bir şahsiyet" olarak takdim etmektedir. Bu düşünce, Hallâc'in Kitâbü't-Tavâsîn isimli risalesinde yer alan bir pasajda da vurgulanmaktadır: Semâ sakinleri arasında İblis gibi muvahhid yoktu. [Beşeri] cevher ona göz kamaştırıcı ihtişamıyla izhar edilince, ona tek bir nazar dahi kılmayıp Mabud'a tecrid üzere ibadet etti... Hak Teâlâ ona "Secde et" dediğinde "Senden gayrısına haşa!" dedi. Hak ona "Lanetim üzerine dökülse de mi?" dedi. İblis de "Senden gayrısına haşa!" cevabını verdi.
Sayfa 91 - Ketebe Yayınları
"Bir köşeye çekilme, inziva, uzlet" anlamındaki (bir başına kalma anlamındaki hala filinden gelen) halvet terimi, tasavvufi tâlimde önemli bir yere sahiptir.
Sayfa 308Kitabı okudu
Aşkın mücessem halî
Her bir aşık maşukuyla tenha bulmuş, ben ise burada seninleyim.
sana karşı sevgim; benim kendi aşk ve iştiyakımdan mı ? senin sevilmeye layık olmandan mı tevlid eder ?Kitabı okudu
Reklam
Râbia, kendi ifadesiyle ömür boyu o kişiye adamak şöyle dursun kendisini bir an için dahi Allah'tan ayrı kılacak herhangi bir damat adayına katlanması mümkün değildir. Zira kendisini adamayı düşündüğü yegâne varlık, Cenâb-ı Hak'tır."
Tarikat terimi, belli bir tasavvufi ekol ya da topluluğa özgü manevi ve ruhî tâlimle alakalı biricik "usül"ü ifade eder.
Sayfa 298Kitabı okudu
Tarike ismini veren Hacı Bektaş olsa da gerçek manada müesseseleştiren kişi, Osmanlı Sultanı II. Bayezid tarafından 907/1501'de Hacı Bektaş Dergâhı'nın başına getirilen Balım Sultan'dır.
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
Sühreverdiyye Hint Alt Kitası'nda Çiştiyye, Kâdiriyye ve Nakşibendiyye ile birlikte dört büyük tarikatten biri olmuştur.
Sayfa 209Kitabı okudu
Zamanla diğerlerinin kınamasını tevazu ile kabul etmeye hazır olmaktan ziyade onların kınamaları için faal bir biçimde çaba gösteren ahlak dışı yönelimlere sahip bazı serseri ve düzenbazlar, Melâmeti ismini benimsemişlerdir.
Sayfa 110Kitabı okudu
Bu kitabın amacı, tasavvufun basitçe dünyayı terki içeren bir zühd anlayışından tarikat olarak bilinen resmi ve oldukça hiyerarşik bir kurumsal çerçeve içinde hareket eden oldukça karmaşık bir tâlim dizisine evrilişine ilişkin anlaşılır bir tarihi değerlendirme sunmaktır.
zühd ve takva, toplum hayatında tek bir vazifeye indirgennemeli, bilakis onun her cihetine tesir etmelidir
İbnü'l-Mübârek
Bağdat'ta karşılaştığı avare ve derbeder zâhidleri kınamakla kalmamış, ayrıca aktif bir biçimde takipçilerini özellikle ticaret ve zanaatta kârlı işlerle meşgul olmaya teşvik etmiştir. Kendisi de mal varlığını cömertçe ribâtlardaki mücâhidlere harcayan ve Mekke'ye giden yoksul hacılara yardımda bulunan başarılı bir tüccardır."
Resim