Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset

Kolektif

En Eski Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset Sözleri ve Alıntıları

En Eski Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, en eski Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlim, aklın ibâdetidir. Belirli bir ibâdeti yapan her bir organın bir tahâreti vardır; öyleyse aklın tahâreti ahlâktır. //-: Taşköprülüzâde (ö. 1581)
İbnü'l Arabi geleneğinin takipçisi olarak Taşköprülüzâde, insanı âlem i sağir, insanın içinde bulunduğu âlemi ise âlem-i kebir olarak adlandırılır. Bunların ilki genellikle neş'et-i insâniyye, ikincisini ise neş'et-i âlem olarak da tanımlanır. Bu iki âlem arasında birbirine mukabil varlık alanları ve mertebeleri vardır. İnsan bütün varlıkların özü ve özeti olmak bakımından ve bütün oluşları kapsayıcı bir varlık olduğundan âlemde ne varsa insanda da bulunur. Fakat insandaki bulunuş, mertebelerde çeşitlenen varlık tecellisinin hüküm ve nispetlerinin insanda da taayyün etmesi bakımındandır. Yoksa dış gerçeklikler, ayni varlık olarak değil hükmi varlık olarak insanda bulunmaktadır. “Yere göğe sığmadım, ancak mümin kulumun kalbine sığdım” hadisi gereğince insan, hakikat ve manası itibarıyla bütün varlık alanlarının hakikatlerini kendinde toplayan büyük âlem (âlem-i kebir) hükmünde değerlendirilmiştir.
Reklam
İbnü'l-Arabi'nin temellendirdiği bu yaklaşıma göre manevi siyaset, maddi/sûri siyaseti koşullayan ve ilâhi isimleri yansıtmak bakımından öncelikli bir siyaset alanı oluşturur. Fakat bu siyaset alanının hüküm ve rütbeleri maddi-süri siyaset alanının makamları ve teşekkülleriyle belirginleşir ve daha iyi anlaşılabilir. Taşköprülüzâde de siyaset konusunda bu izleği takip etmiştir. Buna göre nasıl ki süri memleket ve vilayetlerin yönetilmesi için sultan, vezir, kadı, kâtib ve korunabilmesi için asker istihdam edilmesi gerekiyorsa, manevi yönetiminin de bu mertebelerdeki hükümleri kaçınılmazdır. Hatta belirleyici olan manevi merâtibdeki hükümlerdir. Yani dış gerçeklikte kurulu olan devletin bütün erkân ve mertebesi öncelikle iç gerçeklikteki mertebelerden ve daha önce de ilâhi isimler düzeninden zuhur etmiştir. Bu nedenle insâni mülkte ruh, halife veya sultandır ve ruhun diğer devlet erkânı olmadan hükümet ve saltanat mahalli olan vücüdda hükmetmesi mümkün olmaz. Halife mertebesinde olan ruhun memleketini en güzel şekilde yönetebilmesi için iki şeyin bilgisine sahip olması gerekir. Biri hükmünün geçerli olduğu devlet erkânını bilmesi, diğeri ise reâyâsının fesadının ve salâhının ne ile olacağını bilmektir.
Sayfa 38 - Özkan ÖztürkKitabı okudu
Taşköprülüzâde'ye göre ruh, beden mülkünde sultân, akıl ise onun veziridir. Vezir olan akıl, danışma ve tedbir merkezi olup ruhun tasarrufu ancak veziri iledir. Vezir olan aklın yanında beden mülkünde aydınlık bir görüş alanına sahip yüksek bir kaleye benzer bir mahalde bulunan dimağ vardır. Bir kaleye benzeyen dimağda beş pencere vardır ki varlıkta zâhir olan ne varsa buradan akla yükselir. Bunlar beş duyu organıdır. Yani beş duyu, dimağa açılan pencerelerdir. His âlemi beş kısım üzerine bina edilmiştir ki görmek, işitmek, koku almak, tatmak, dokunmaktır. Bu duyu organlarından gelen bilgiler aynı zamanda yüksekten bakan bir gözcü (müşrif) niteliğinde olan hiss-i müşterekte toplanır ve vezir olan akıl bu beş varlık alanından toplanan duyu bilgisini buradan alır.
Sayfa 41 - Özkan ÖztürkKitabı okudu
Taşköprülüzâde insanların tabiatlarının başka başka oluşu sebebiyle yetenek ve özelliklerinde de farklılıkların oluştuğunu ifade eder. İstidatlardaki çeşitlenme sebebiyle insanların celal ve cemal isimlerindeki tecellileri kabulde de çeşitlendiklerini belirtir. Bu yüzden âlemde maksatlarda, fiillerde, inançlarda, ahlaklarda ihtilaflar belirmiştir. Bu ihtilafların çözümü için bir birlik noktası gerekir ve âleme nizam verilebilmesi için, ilâhi hikmet adil bir hükümdarın varlığını (nasb) gerekli kılmıştır.
Sayfa 47 - Özkan ÖztürkKitabı okudu
Taşköprülüzâde'ye göre terim anlamıyla siyaset (es-siyâsetü'lıstılâhiyye), akıllı ve bilge kimselerin uygun gördükleri, adalete benzeyen uygulamalardır (mâ yüşbihu'l-adI). Peygamberlerin Allah katından getirdikleri ise hakiki adalettir (el-'adlü hakikaten). İster kafir ister mümin olsun adalet yahut adalete benzeyen uygulamalar olmaksızın bir sultanın idaresini sürdürebilmesi yahut yönetilenlerin istikamet bulması mümkün değildir. Taşköprülüzâde'nin zikrettiği bir tanıma göre siyaset, âhiret işlerinin salâhını sağlamasa da nizâm-ı âlemin devamlılığını sağlayan şeydir (es-siyâsetü mimmâ yebkâ bihi nizâmu'lâlem ve in lem tuslih bihâ umüru'l-âhira). Taşköprülüzâde, bu anlamıyla siyasetin, ancak şeriat gelene kadar geçerli olduğunu ifade eder, zira Allah'ın hükmü geldiğinde aklın hükmü iptal olur.”51 **** 51 Taşköprizâde, Miftâhu s seade, 1, s. 404, Köksal, Fıkıh ve Siyaset, 8. 27
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.