Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset

Kolektif

Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset Sözleri ve Alıntıları

Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset kitap alıntılarını, Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Taşköprülüzade her bir ilim dalının öncelikle tanımını, akabinde de ilmin konusunu verir; sonra sırasıyla ilkelerini (mebâdi), yakın ve uzak amacını (garazı, gayesi) ve faydasını zikreder. Bilindiği üzere bu anlayış İslam tasnifu'l-ulüm geleneğinde yaygındır. Ancak Taşköprülüzade her zaman bu yönteme bağlı kalmayıp bazen bunların sıralamasında değişiklik yapar, bazen de bu bilgilerin okuyucunun nezdinde malum olduğunu söyleyerek ya hiçbirini ya da bir kısmını zikretmez. İç atıfla okuyucuyu konuyla ilgili kısma yönlendirir. Ayrıca Taşköprülüzade ilimleri cüzden külle doğru sıralar. Yani parça-bütün arasındaki ilişkileri göz önünde bulundurur. Dilin en küçük birimi olan ses ile başlayıp aşamalı olarak Dilbilim-Vaz' ilmi, -Sarf ilmi-Nahiv ilmi ile devam etmesi ve DevâvinTevârih ilmi ile bitirmesi bu sebepledir.
Taşköprülüzade:ye göre kalp öncelikle insani memlekette ruhun orada mülkünde tasarruf ettiği bir taht ve onlara oradan nazar ettiği bir karargah gibidir.
Reklam
İbnü'l-Arabi'nin temellendirdiği bu yaklaşıma göre manevi siyaset, maddi/sûri siyaseti koşullayan ve ilâhi isimleri yansıtmak bakımından öncelikli bir siyaset alanı oluşturur. Fakat bu siyaset alanının hüküm ve rütbeleri maddi-süri siyaset alanının makamları ve teşekkülleriyle belirginleşir ve daha iyi anlaşılabilir. Taşköprülüzâde de siyaset konusunda bu izleği takip etmiştir. Buna göre nasıl ki süri memleket ve vilayetlerin yönetilmesi için sultan, vezir, kadı, kâtib ve korunabilmesi için asker istihdam edilmesi gerekiyorsa, manevi yönetiminin de bu mertebelerdeki hükümleri kaçınılmazdır. Hatta belirleyici olan manevi merâtibdeki hükümlerdir. Yani dış gerçeklikte kurulu olan devletin bütün erkân ve mertebesi öncelikle iç gerçeklikteki mertebelerden ve daha önce de ilâhi isimler düzeninden zuhur etmiştir. Bu nedenle insâni mülkte ruh, halife veya sultandır ve ruhun diğer devlet erkânı olmadan hükümet ve saltanat mahalli olan vücüdda hükmetmesi mümkün olmaz. Halife mertebesinde olan ruhun memleketini en güzel şekilde yönetebilmesi için iki şeyin bilgisine sahip olması gerekir. Biri hükmünün geçerli olduğu devlet erkânını bilmesi, diğeri ise reâyâsının fesadının ve salâhının ne ile olacağını bilmektir.
Sayfa 38 - Özkan ÖztürkKitabı okudu
İslam ahlak felsefesi geleneğinde neredeyse bütün ahlak eserlerinde ahlakın gayesi “hakikate ulaşma ve kemale erme” düşüncesi çerçevesinde ele alınır. Taşköprülüzâde şerhinde ahlâkın gayesini “dünya ve ahiret hayatında iftihar edilecek mutluluklar ile insan nefsinin yetkinleşmesi” olarak ifade eder. Hatta elçi ve nebiler gönderilmesindeki amacın, inanç konuları hakkında yakini bilgiye ulaşmak ve huyların güzelleşmesini sağlamak olduğunu belirtir. Ahlak ilminin konusu ise, mümkün varlıkların en şereflisinin, yani insanın kendisi için mümkün olan üstünlüğe ulaşmasıdır. Burada da müellifin ahlaki yetkinliği sağlayacak olan yakini bilgiye ulaşmayı hemen vahiyle irtibatlandırdığını görmekteyiz. Müneccimbaşı ise eserinin başında hikmetin tanımını yaptığı bölümde, ahlâk ilminin maksadını nefsin kemâle ermesi, böylece dünyada ve ahirette saadete ulaşması olarak açıklar. Bunun da ancak hikemi bilgiye ulaşmak ve onunla amel etmekle mümkün olabileceğini ifade eder. İnsan bu tekamülü sağladığında ilahi feyezana açık hale gelecektir, bu şekilde ahlak ilminin gayesi de gerçekleşmiş olacaktır.
Asiye AykutKitabı okudu
Adaletin “orta olan"”la irtibatlı olan ikinci manası ise, nefsin filleriyle alakalıdır. Buna göre “adalet; nefsin faziletleri elde etmesi için gözetmesi gereken itidal/denge halidir” Nefis, zahiri ve bâtıni bütün işlerinde itidal ölçüsünü gözettiği takdirde adalet melekesi ortaya çıkmaktadır. Bu meleke oluştuğunda faziletler ve güzel huylar kemale ulaşır.
İlim, aklın ibâdetidir. Belirli bir ibâdeti yapan her bir organın bir tahâreti vardır; öyleyse aklın tahâreti ahlâktır. //-: Taşköprülüzâde (ö. 1581)
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.