Hayat biz insanlar için yalnızca bir bilmece değil;aynı zamanda bir hediye bize hayat.Bilmecenin çetinliğinden ötürü yılgınlığa kapılma eğilimi taşıdığımızda hediyeye kavuşmanın ferahlığını hatırlarsak bir ışık çakıyor gönlümüzde.
Okuyucularımın damarına basamam,çünkü onlarda basılacak damar kalmadı.Keşke bu son cümle birilerini kızdırmış olsa.Ama ne gezer! Televizyonlarda,gazetelerde öyle herzeler yenilirken kızmayan kimse,ben ona "damarsız" dedim diye mi kızacak?
Gözlemlerim o yönde ki Anadolu'da yaşayan insanlar kolay biçim alabilirlik bakımından hemcinsleri arasında birinci sırayı işgal ediyor.Toplum olarak hafızasız yaşamaklığımız da caba.
Belki de insanları kabaca ikiye ayırmak mümkün: Bir kısmı sadece görünen dünyada keyif çatabiliyor.Diğer kısmı ise keyfini ancak anlatılan dünyada sürebiliyor.
Çünkü bakın IV.Henri ne söylemiş: "Krallığımda her pazar günü tenceresine bir piliç koymaya muktedir olmayacak derecede fakir bir köylü hiç kalmasın isterim."