Öne Çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi Gönderileri
Öne Çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi kitaplarını, öne çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi yazarlarını, öne çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne vakit ruh helâk olursa cisim de helâk olur. Ve cisimde bir şey münfesid(bozulmuş) olduğu ve ruh baki kaldığı vakit, tabib onu ıslah eder. Ve tedbir senin tabibindir.
Ma'lum olsun ki, insân-ı kâmilin ahvâli muhteliftir. Ba'zan nazarında hakikat ve ba'zan şerîat gâlib olur. Hakikat şerîata gâlib olduğu vakit, ferd zevc üzerine gâlib olur. Bunun için لو ظهرت الحقيقة لبطلت الشريعة ya'ni "Eğer hakikat zâhir olursa, elbette şerîat bâtıl olurdu" denilmiştir. Ve şerîat gâlib olduğu vakit, zevc ferd üzerine gâlib olur. Nitekim Nefehâtü'l-Üns'te mezkûrdur ki, iki veliyy-i kâmil esnâ-yı seferde tavla oynamakta olan bir tâifeye tesadüf ederler. / Birisi derhal onlara muvafakatla oyun oynamağa başlar. Oyun bittikten sonra yollarına devam ederler. Bir müddet sonra yine tavla oynayan diğer bir cemâate tesadüf ederler. Bu defa evvelce tavla oynayan zât onlara hiddet edip "Niçin lehv ile meşğul oluyorsunuz?" diye itâb ederek oyunlarını bozar. Aralarında nizâ' zuhûr eder. Ba'dehû oradan ayrılıp yine yollarına devam ettikleri sırada, refiki evvelki ve sonraki hâlinden suâl eder. O zât-i şerif dahi cevâben der ki: "Nazar-i hakikatle baktığım vakit, iş evvelki gördüğün gibi olur. Ve nazar-i şeriatle baktığım vakit sonraki gibi olur." İşte bu zâtın evvelki hâli tevhid-i ferdâniyyetin galebesi ve ikincisi mağlubiyyeti hâlidir ki, bu mağlubiyyet hâlinde tevhid-i ahadiyyeti iltizâm etmiştir.
Vaktâki âlem-i ekber cemi-i muştemilâtıyla yaratıldı; bunların efrâdı arasında, cemiyyet-i esmaiyyeyi haiz ve bilcümle esmâ-i ilâhiyyenin âsârını / kendi nefsinde müşâhede edebilecek bir ferd yok idi. Meselâ melaike hakkında لا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ (Tahrim, 66/6)* buyrulduğu cihetle onlarda emr-i ilâhîye muhalefet mümkün değildir. Ve muhalefet ve isyan olmayınca bittabi Gaffâr ve Gafûr isimlerinin mahall-i tecellisi olamazlar. Ve İblis ve şeyâtin esmâ-i celâliyyenin mezâhiri olduklarından esmâ-i cemâliyyenin mahall-i tecellisi değildirler. Ve kezâ cemâdât ve nebatât ve hayvânâtın taayyünleri birçok esmâ-i ilahiyyenin kendilerinde zuhûr-ı âsârına müsaid olmadığından, onlar da bu esmânın mahall-i tecellisi değildirler. Ancak Adem bu cem'iyyeti hâiz olmak üzere izhâr buyruldu. Nitekim Adem hakkında Hak Teala وعلَّمَ آدَمَ الاسماءَ كُلَّها (Bakara, 2/31)** buyurur.
Sayfa 81 - * Allahın kendilerine buyurduğu şeye karşı gelmeyen. ; ** Ve Adem'e bütün isimleri öğretti.
..sen cenîn hâlinde iken hayât-ı dünyeviyyede envâ'-ı lezzât ve âlâm bulunduğunu bilmez ve idrak etmez idin. Vaktâki dünyaya doğdun, bunları vücudunun istihâlât-ı mütevaliyesi içinde peyderpey zevkan bildin ve gördün. Şimdi dunyada ruhun cenin halindedir. Hayat-ı uhreviyyedeki lezzât ve âlâmı bilmez bir haldesin. Vaktâki ölüp âhiret âleminde doğarsın, oradaki alâm ve lezzâtı dünyada gördüğün ve zevkan bildiğin gibi görür ve bilirsin. Ve sana enbiyâ ve evliyanın haber verdikleri halde inanmadığın / ahvale muttali olursun. Ve bu âlemde Allah Teâlâ'nın kulları için va'd ve vaîdden, ya'nî ni'met ve azâbdan, hazırladığı şeyleri re'yü'l-ayn müşâhede ederek, hayât-ı dünyeviyyeye aldanıp bunları tekzib ve inkâr ettiğine pişman olursun.