İslam dünyasındaki en büyük sıkıntı, kişinin kendi dindarlığını yaşamasından ziyade başkalarının kendi yaşam biçimine göre şekillendirmeye zorlanmasından kaynaklanıyor. Bu noktada yapılması gereken en temel unsur bir insanın bir diğer insanın yaşam alanına saygı duymayı öğretmekten ibarettir.
"Günümüzde yaşanan sıkıntıların pek çoğunda itikadi sapma merkeze alınmaktadır; halbuki hayır diyememe, itiraz edememe, hakkını arayamama bu durumun asıl müsebbibidir."
Aygün Akyol, "Kitlelerin Tahakkümüne Karşı Bireysel Yönetim", s. 185.
Íbn Bâcce ve Îbn Tufeyl'den hareketle söyleyecek olursak.
"filozof erdemli devlet yerine bozuk bir devlette yaşıyorsa, asli görevi olan devleti yönetmeyi bir kenara bırakıp, topluma doğrudan yayması durumunda görüşlerinin yanlış değerlendirilmesinden dolayı hayatı dahi tehlikeye girecekse, bu durumda özü gereği yanlış olan bir itizali benimseyebilir. Bu tavrın arizi getirileri olan, toplumun kokuşmuşluğundan uzaklaşma ve
muhtemel zararlarından korunma gibi faydalar da temin edilmiş olur." Bu aslında toplum içinde kalıp, ama zihni olarak
itizal içinde olmaktır."
Burhan Köroğlu; ibn Bace ve İbn Tufeyl
Her durumda yeni bir çözüm olabilmesi ve yeni alternatiflerin ortaya çıkabilmesi, her durumda yalnız kalmayı (mütevahhid) göze alarak mevcut durumlar arasında şer noktasında bir tercihte bulunmamak tavrını gündeme getirmek gerekir. Bu durumda 3. Halin imkânını araştırmak gereklidir. Bu da yanlışa
evet demeden, ikisi arasında bir tercih yapmadan herhangi muhtemel bir menfilikten kaçınmakla mümkün olabilir...