Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kuramsal ve Genel Yaklaşımlar - 1. Cilt

Tehlikedeki Türk Dilleri - I

Süer Eker

Tehlikedeki Türk Dilleri - I Sözleri ve Alıntıları

Tehlikedeki Türk Dilleri - I sözleri ve alıntılarını, Tehlikedeki Türk Dilleri - I kitap alıntılarını, Tehlikedeki Türk Dilleri - I en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Avrupa Birliği Parlamenterler Asamblesi Kültür, Bilim ve Eğitim Komitesinin 21 Ekim 2010 gün ve Doc. 12423 nolu ‘yüksek derecede tehlikedeki dillerin korunması ve güçlendirilmesi’ ile ilgili ölçütler başlıklı raporuna göre yüksek derecede tehlikede bulunan 17 dil arasında ‘Türki’ diller ailesinden Karaim (Litvanya, Ukrayna), Kırım Tatarcası (Bulgaristan, Ukrayna) ve Gagauzca (Bulgaristan) da yer almaktadır.
Bir toplumun fiziksel yok oluşu, dil ölümünün koşullarını oluşturan nedenlerdendir: bir dili konuşan bütün insanlar öldüğü zaman dilleri de yok olur. Toplu yok oluşlar da iki ayrı ulamda değerlendirilebilir. Birinci kategori, toplumun doğal yaşam ortamının tamamen yok edilmesine bağlı yok oluşları kapsar. Deprem, kasırga, sel, volkanik patlama
Reklam
Nogaybekler.
I. Petro zamanında Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine dahil olan Nagaybekler, Rusya Federasyonu’nun Çelyabinsk bölgesinde yer alan Nagaybak ve Çabarkul’da yaşamaktadırlar. İlk defa 1926 nüfus sayımlarında ayrı bir etnik grup olarak kabul edilen ve toplam sayıları 11.219 olan Nagaybekler daha sonraki nüfus sayımlarında Tatar kimliği içerisinde gösterilmiştir). 2002’de tekrar Tatarlardan ayrı bir etnik grup olarak kabul edilen Nagaybeklerin toplam nüfusu 2010 nüfus verilerine göre 8.148’dir
Vahanlar, Pamirler ve Paryalar.
The Wakhi of Ishkashim rajon live along the upper reaches of the Pandj River, and are also found in the Afghani Badakhshan, Pakistan and Xinjiang (KM 2005: 4). There are under 10,000 Wakhi in the Ishkashimi rajon of Gorno-Badakhshan in Tajikistan, though the exact number of speakers in unknown (Paxalina 1969: 80-84) Parya (Indo-Aryan) in Hissar Valley, which had perhaps 1,000-2,000 speakers in 1982 (Payne 1997: 145) is another endangered minority language of Tajikistan, and it is estimated that the present population of Parya-speakers in Tajikistan remains in a similar range.
Afşar Türkçesi (Efşar-e Torki Ziban)
Tepâ kasabasındaki Afşar dilinin özellikleri ile ilgili ilk çalışma L. Ligeti’nin ‘Sur la langue des Afchars d’Afghanistan’ (1957) adlı eseridir. Daha sonraki dönemlerde İran ve Afganistan’daki Türk dilleri üzerine G. Doerfer öncülüğünde yapılan alan araştırmalarında Afşarca ile ilgili materyaller de derlenmiş, derlenen bu malzemeler ise G. Doerfer ile W. Hesche’nin Südoghusische Materialien aus Afghanistan und Iran (1989) başlıklı çalışmasında yayımlanmıştır. Bu çalışmada Tepâ ve Kâbul Afşarcası ile ilgili veriler bulunmaktadır. Aynı alan araştırmasına dayanan Kabil Afşarcası ile ilgili veriler ise G. Doerfer’in ‘Ein türkischer Dialekt aus der Gegend von Hamadān’ (1983) ve ‘Kabulafscharisch und Chaladsch’(1985) çalışmaları ile değerlendirilmiştir. Bu alanda Afşarlar ve dilleri ile ilgili genel bir çalışma yapan A. M. Abbasov’u ve ‘Nekotorye zametki ob afsharakh Afganistana’ (1975) adlı çalışmasını da saymak gerekir.
İran'da enteresan kavimler. Mesela Dunbuliler de Türkçe konuşan Kürtlerdir
Sungur Türkçesi, Kirmanşah bölümünde yer alan Kulyâ’î bölgesindeki küçük bir şehir olan Sungur ve bu şehre komşu olan iki kasabada (Qal’e-ye Ferhâd Xân ve Qarve) konuşulmaktadır. Sungur Türkçesi kendisini çevreleyen Kürtçenin farklı diyalektleri ve İran dillerinin arasında küçük bir Türk dili adası oluşturmaktadır. 1991 nüfus sayımına göre Sungur’un nüfusu 37.772’dir ve günümüzdeki nüfusun ise 40.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Sungur Türkçesinin kendine komşu Türk diyalektlerinin hiçbiri ile doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Yaşadıkları bölgede izole azınlık olarak yaşayan Sungur Türkleri iki dil kullanmaktadırlar: Sungur Türkçesi ve bölgenin baskın dillerinden olan Kürtçe. Özellikle son yüzyılda ise Sungur Türkleri arasında Farsça önemli bir etkiye sahip olmuştur (Bulut 2005: 242). Sungur Türkçesi, Güney Oğuz veya Afşar diyalekt grubunda yer almaktadır Sungur Türkleri yoğun Türk nüfusunun yaşadığı bölgenin dışında kaldıklarından dilleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Farsçanın resmi yazı dili ve eğitim dili olarak kullanılması sebebiyle Sungur Türkçesi sadece sözlü gelenek içerisinde devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Reklam
UNESCO tehlikedeki dillerin korunması maksadıyla çalışmalar yapmaktadır. UNESCO tarafından paylaşılan bilgilere göre, son 60-70 yıl zarfında 200’den fazla dil kaybolmuştur. Bugün ise 538 dil kritik, 502 dil ciddi tehlike altında ve 607 dil ise savunmasız durumdadır. Ne yazık ki, bu listede Türk dilleri/lehçeleri de yer almaktadır. Bu durum, özellikle SSCB’nin 20. yüzyılda izlediği dil politikalarıyla tahrip edici vahim olayların sonucunda ortaya çıkmıştır:
Büyük bir kısmı yarı göçebe hayat süren Hoton Türkleri, günümüzde Moğolistan’ın batısında, özellikle Uvs’daki Taryalan ilçesinde yaşamaktadırlar. Kendilerini Uygur olarak tanımlayan Hotonların toplam nüfusu 2010 yılı verilerine göre 11.304’tür (Baljın 2013: 117). Hotonlar ana dillerini büyük ölçüde yitirmişlerdir (Kalafat & Can 2013: 309). Etnik kimliklerini ve dillerini korumaya yönelik hiçbir tedbir ve kendilerine mahsus bir örgütleri yoktur. Unutulmaya yüz tutmuş ana dillerinde eğitim alma hakkı bulunmayan Hotonların dili kritik seviyede tehlike altındadır (Kalafa t& Can 2013: 310)
Nokrat Ağzı
Volga Tatarlarını oluşturan etnik gruplardan biri olan Nokrat Tatarları Rusya’nın Kirov oblastında ve Tataristan’da yaşamaktadırlar. Nokrat Tatarlarının sayıları 2002 nüfus sayımlarına göre yaklaşık 5.000’dir. Fin-Ugor Marilerle etnik bakımdan karışmış olan Nokrat Tatarlarının dillerinde Marice pek çok kelime bulunmaktadır.
Sabirlerden kalma bir Türk dili: Çuvaşça
Çuvaşça Türk dili ailesinin (Ogur) Bulgar kolunun tek modern temsilcisidir. Çuvaşça, Türk dillerinden en farklı olanıdır. Tarihi süreç içerisinde genel Türk dili coğrafyasından uzak kalarak farklı etnik grupların kültür ve dillerinin yoğun etkisi altında kalması Çuvaşçanın diğer Türk dillerinden büyük ölçüde farklılaşmasına neden olmuştur. Çuvaşça önce Ural dillerinin, daha sonraki dönemlerde ise Rusçanın etkisi altında kalmıştır (Comrie 1981: 48). Modern Çuvaşça iki ana diyalekte sahiptir. Yukarı diyalekti olan Viryal, Çuvaşistan’ın kuzey ve kuzeybatısında; aşağı diyalekti olan Anatri ise güney kesimlerinde konuşulmaktadır. Çuvaşçanın diyalektleri arasındaki fark azdır ve bunlar arasındaki ayrım büyük ölçüde leksik derecededir. Anatri diyalektinde Tatarca ödünçleme kelimeler yaygınken, Viryal diyalektinde Marice ve Rusça alıntı kelimeler daha fazladır (Johanson 2006d: 245). 1991’de Rusçanın yanında Çuvaşça cumhuriyetin resmi dili olarak kabul edilmiştir. Prestijli dil olan Rusça, Çuvaşlar arasında genel iletişimde işlevselliğini korumaktadır. Rusça özellikle eğitim ve ticaret alanında halen Çuvaşistan’ın baskın dilidir. Bununla birlikte Çuvaşçayı devam ettirme ve geliştirme isteği genç nesiller arasında bile güçlüdür (Johanson 2006d: 243).
Reklam
Rusya’daki dilleri konuşan etnik grubun nüfus gücü, dilin iletişim gücü, titüler dilin federe birim ve dışındaki kullanımı, tarihteki işlevi gibi bakımlardan sınıflandıran M.A. Goryaçeva’nın sınıflandırmasında Türk dillerinden Tatarca ile Rusça birinci sırada yer alırken, Başkurtça ve Çuvaşçayla birlikte Tıvaca ve Sahaca ikinci sırada yer almıştır. Goryaçeva’nın sınıflandırmasında Altayca üçüncü, Hakasça ise son sırada bulunmaktadır
Ritüelleştirilmiş bir dil ölse dahi canlandırılabilinir.
...ilgi çekici bir nokta da ölen bir dilin ritüelleşmiş bağlamlarda bulunabilmesidir. Kur’an Arapçasının din dili olarak kullanılması böyle bir sürecin ürünüdür. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına değin neredeyse yalnızca din dili olarak kullanılan İbranice örneğinde olduğu gibi, ritüelleşmiş bir dil canlandırılabilir.
Ölü Lisanlar-Extinct languages
Ölen dillerin yarıdan fazlasının ölümünün son beş yüzyılda gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Ethnologue’un 2000 yılında listelediği 6,809 dünya dilinden uzun vadede ise iyimser bir bakışla 600 civarında dilin hayatta kalabileceği öngörülmektedir. Buna göre yapılan araştırmalarda her 14 günde bir dilin öldüğü, 2100 yılında yeryüzündeki yedi bine yakın dilin yarıdan fazlasının yok olacağı ve ölen her dille farklı toplumların, dil ve folklor ürünleri, insana ve toplumsal yaşama ilişkin ‘formula’ları; bitki örtüsü, hayvan varlığı, ekosistem vb. doğal yaşamın her alanına ilişkin bir daha telafi edilemeyecek kadar ayrıntılı ve yoğun bilgilerinin kaybolduğu biliniyor.
Şalkandu Kalyk (Şalkandu Halkı-Çalkanlar-Kuu-Kiji)
‘Lebed Tatarları’ (Kuğu Tatarları), ‘quu-kiji’ (Kuğu nehri halkı), ‘çalkandu/şalkandu’ şeklinde adlandırılan Çalkanlar, Altay Otonom Cumhuriyeti’nin Turaçak bölgesinde yer alan Kurmaç-Baygol, Suranaş, Maysk, Biyka, Tondoşka, Sankino ve Şunarak kasabalarında yaşamaktadırlar. 2000 yılında Rusya’nın az sayıdaki etnik grupları statüsü verilen Çalkanlar, 2010 yılı nüfus verilerine göre toplam 1.181 kişidir. Toplam nüfus içerisinde Çalkanca konuşur sayısı ise 310’dur. Altay Türkçesinin kuzey diyalektleri arasında yer alan Çalkanca, Altay edebi dilinin baskın etkisi altında bulunsa da birçok özgün fonetik, morfolojik ve leksik özelliğini korumaktadır. Altay Türkçesinin diğer diyalektlerinde olduğu gibi Çalkancanın da kendine özgü yazı dili yoktur. Bu yüzden Altay edebi dilinin ve Rusçanın etkisi altında kalmıştır. Neredeyse tüm Çalkanlar iki dilli (Çalkanca-Rusça) veya üç dillidirler (Çalkanca-Rusça-Altayca) (Tıdıkova 2013: 529). Çalkanca günümüzde dar bir kullanım alanına sahiptir, sadece aile içi iletişimde ve geleneksel ekonomik faaliyetlerde bulunan küçük üretici gruplar tarafından kullanılmaktadır. Fakat Çalkanların toplu halde yaşadıkları bölgelerde Çalkancanın bilinme ve kullanılma oranı yükselmektedir. Bununla birlikte genç nesil arasında kullanımı ise oldukça nadirdir.
Çalkanlar, Türk boylarının Ket, Samoyed ve diğer yerli Sibirya gruplarıyla karışmasından ortaya çıktı. Bu, Yenisey Kırgızlarının bölgeye hakim olduğu dönemlerde başlayan bir süreçti. Moğollar daha sonra bölgeyi ve insanları 13. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar
Kuzeybatı Horasan Türkçesi (Northwest Khorasani Turkic Languages)
Northwest Khorasani Turkic is a language consisting of the Bojnurd dialect. North-Northeast-Langar Khorasani Turkic is a language encompassing the Gujgt, Langar and Quean dialects and possibly Oghuz Uzbek and Dāyı. Oghuz-Uzbek or Kwarzem-Oghuz is a dialect spoken in that some now place in its own branch of Oghuz (Tekin 1990). The Kwarzem-Oghuz dialect has marginal intelligibility with Uzbek, and many Uzbeks cannot understand it (Cash et al 2012). Kwarzem-Oghuz is spoken in the southwest of Uzbekistan in the old Khiva State in the southern Khorezm Province and around Urganch (Cash et al 2012) and in adjacent areas of Karakalpakistan in Bukhara Oblast and in Turkmenistan (Johanson and Ragagnin 2006). It is said that this is an Uzbek dialect that was influenced by Turkmen (Salminen 2007a), but instead it was probably influenced by Khorasani Turkic, which is close to Turkmen. It is best seen as an outlying dialect of North-Northeast-Langar Khorasani Turkic spoken in Uzbekistan. It is separated from the rest of the language by Sarıq and Ärsarı Turkmen (Doerfer and Hesche 1993). This dialect is even more Oghuz and less Eastern Turkic than Doerfer had assumed (Baldauf 2007b). Dāyı, Dāyı Turkic or Kārgıl is a Turkic dialect spoken in the far northwest of Afghanistan by possibly 3,000 people. It is said to have elements of both Uzbek and Turkmen in it.
Kuzeybatı Horasan Türkçesi (Northwest Khorasani Turkic Languages)
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.