Mustafa Kemal/ 1881-1919

Tek Adam - Cilt 1

Şevket Süreyya Aydemir

Oldest Tek Adam - Cilt 1 Posts

You can find Oldest Tek Adam - Cilt 1 books, oldest Tek Adam - Cilt 1 quotes and quotes, oldest Tek Adam - Cilt 1 authors, oldest Tek Adam - Cilt 1 reviews and reviews on 1000Kitap.
"elinden orman yakmaktan başka iş gelmeyen hükümet..."
Ali Rıza Efendi, belki de eski bir memur olmanın zihniyetinden hareket ederek kendini kanunlarla korumak, eşkıyaya teslim olmamak istiyordu. Bir defasında, vilâyette asayiş İşlerine bakan Ali Paşaya başvurdu. Eşkıyanın temizlenmesini istedi. Paşanın cevabı şuydu: — En iyisi, sen bu kereste işini bırak! Ali Rıza Efendi biraz yalvarınca da, paşa, eşkıyayı kovalamaktansa, eşkıyanın barınmaması İçin Olimpos ormanlarını yaktırmaya karar verdi. Orman bitince hem kerestecilik, hem de eşkıya ortadan kalkacağı için mesele kökünden halledilmiş olacaktı!...
Eski Osmanlı İmparatorluğunun o devirlerinde okuma imkânları kıt ve okur yazarlar azdı. Okutulmasına karar verilen çocuklar İçin, eğer çevrenin imkânları varsa, seçilecek iki yol görünüyordu. Bu yollardan biri, derme çatma ve hiçbiri devlete ait olmayan, sarıklı ve çoğu cahil hocalar tarafından idare edilen mahalle mektepleri yolu. Bu yol nihayet, verimsizleşmiş bir medrese tahsiline çıkardı. Bu perişan medreseler ise, ancak mahalle imam ve müezzinleri verirdi. Bunların mezunlarından bir kısmı, daha ziyade İstanbul'da merkezleşen ve gene hepsi de çöküntü, perişanlık içinde eriyen başka medreselere giderlerdi. Onları bitirenler din eğitimi hocalığı, müftülük, kadılık gibi daha ileri ilmiye sınıfına katılırlardı.
Reklam
Eski Türkiye’de ilmiye denilen ve medrese yolundan gelinen sarıklı din ve dinî hukuk mesleği dışında, meslekler başlıca İkiye ayrılırdı: Mülkiye, askeriye.
Sultan Abdülhamit Türkiyesi, imparatorluk tarihinin en perişan günlerini yaşıyordu. İmparatorluk fiilen çökmüştü.
Abdülhamit’in hem içeriye, hem dışarıya karşı siyaseti, şu birkaç sözcükle özetlenebilirdi: Çatışmaları uyuşturmak, olayları örtbas etmek, çöküntüyü görmemezlikten gelmek ve ne pahasına olursa olsun, kendi tahtını korumak! Bu konuda meselâ Abdülhamit’in en güvendiği sadrazamları Sait ve Kâmil paşaların hatıraları zengin misallerle doludur.
Gerçi vatan kelimesi söylenmezdi. Vatan kelimesi yasaktı. Çünkü vatan anlamı, o devirde şiirleri yasak edilen ve ancak yüksek mekteplerde gizlice elden ele dolaşan şair Namık Kemal’in getirdiği bir anlamdı.
Reklam
Nihayet 1860-1870 yıllarından başlayan Türkçe neşriyat, hepsi bir araya yığılsa bunlar, bir tek vitrin doldurmaya bile yetmezdi.
Hulâsa saraya bilgin, düşünen ve hareketli subaylar değil, sadık, her türlü yokluğa şikayetsizce dayanacak, gözü kapalı robotlar lâzımdı.
Mustafa Kemal’in bu şüphesi daha ilk hareketlerde doğrulandı. Birlikler Havran’da geniş bir yağma, talan, gasp ve katliam hareketine daldılar. Kendilerinin varlığıyla kimse ilgili değildi. Zulmü önlemek için ellerinden pek bir şey de gelmiyordu. Fakat Osmanlı İmparatorluğu denilen kağşamış sefaletin de içyüzünü, bir köşesinden, çok yakından görüyorlardı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.