“…Yani bu iki çizgiden
Hiçbiri hiç
Özgürlük nedir, mutluluk nedir
Bilmedi mi?”
Adam Şenel’in ütopyası ulaşılması zor mükemmeliyetçi bir yapı tasarısı değil, toplumun çeşitli kurumlarına olumsuz eleştiri sunan ve aklın yargısıyla bu düzenin sorgulanması gerektiğini gösteren bir distopya. Teleandregenoslu kadınların, erkeklerin ve çocukların yaşam biçimlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, öğrenme ve sosyalleşme süreçlerindeki toplumsal anlayışları tanımlayarak evlilik hayatına çarpıcı eleştiriler sunuyor.
Teleandregenos geleneksel hayatında bugünün otoriter kutsal evlilik / aile hayatının unsurları bulunuyor. Kadının araç olarak benimsendiği ve her şeyin erkeklerin çıkarları doğrultusunda yürütüldüğü bir toplumsal yapı anlayışı veriliyor. Kadınlar doğdukları andan itibaren güçsüz ve çelimsiz olarak betimlenirken, sosyal alanda “namus” gibi birçok kavramın da esareti altında yaşıyor. Ana-baba-çocuk ilişkilerinde sevgi ve öfkenin varlığı iç içe anlatılmakla beraber psikanalitik kuramdan izler taşıdığını söyleyebiliriz.
“…Teleandregenoslu ana babalar, büyük bir suçluluk psikozu içindedirler…İçlerindeki öldürme isteğini gizlemek, bastırmak, ezmek için ve bu duygularının başkalarınca sezileceği korkusuyla, çocuklarına karşı aşırı sevgi ve ilgi gösterilerine girişirler.”
Dişinin araç, erkeğin amaç olduğu anlayışının doğumdan ölüme kadar benimsetildiği ve yaşatıldığı Teleandregenos, bir papirüs kağıdında yazan ütopya değil, bugünün tarihidir.